HELE BİR YAVAŞ OL.
Yavaş Şehir (Slow City), Yavaş yaşam, Yavaş Hareketi ..
İbrahim Mehmet EREL
Kime sorsam ‘’yoruldum ‘’ cevabını alıyorum.,çocuklardan bile..Çocuklarımız da kendimiz de yarış atı gibi olduk. Yoruluruz tabi .. Hep birisi kazansın birileri kaybetsin der olduk. Hepimizin kazanacağı birlikte mutlu olacağımız bir şeyler yok mu ? Koş-yetiş-acele et,kazan ……Ne oluyoruz, nereye,neye yetişiyoruz ?
Geçenlerde ‘’HELE BİR YAVAŞLA’’;nefes al, dinlen,değerlendirme yap biraz,,aynı hedeflere ve sonuçlara acele etmeden sakin bir halde de ulaşabilirsin’’dedim kendime .’’Doğa acele etmez yinede her şey hallolur ‘’ Acele işe şeytan karışır ‘’derlerdi hakikaten öyle olmadı mı.?Hızlı üretilen gıdalar bozuldu,hızlı öğrenilen şeyler unutuldu,aceleden sağlık sıhhat bozuldu,taşi kardi, panik atak oldu çoğumuz.Ne kadar hızlı olursak olalım doğal zamanı aşan her şey zarar verir oldu.
Hayatı olabildiğince sade ve doğayla iç içe yaşayan Kızılderililer bir yerden bir yere giderken arada bir dururlarmış;ruhları onlara yetişe bilsin diye.Aceleden ruhumuzu da kaybettik galiba.Yaptığımız hiçbir şeyin keyfini çıkaramıyoruz.Ruh sağlığımızı,çevremizi, doğayı bozduk.Şehirlerimizi yaşanmaz hale getirdik..Sınavlar,seçimler,yarışlar sinirimizi bozmaya başladı.
‘’Bunun bir çaresi olmalı ,bir şeyler yapmalıyım’’ yeter artık dedim ve internetten daha sakin yaşam konusunda referanslar aradım.,Onlarca bilgi içersinden yeni bir trend olan SLOW CITY (Yavaş şehir) projesini okuyunca ‘’ tamam işte bu ‘’ dedim. .Hatta geçen hafta Adana da yapılan ‘’Adana’da turizmi geliştirme arama toplantısı ‘’nda bu projeyi önerdim.
Neymiş bu Slow City ?
Slow City: Yaşam kalitesini, doğayı ve bölge kültürünü koruyarak arttırmayı hedefleyen şehir demek.
Kastedilen yavaşlık, “yavaşça acele etmek” yani Latince “Festina Lente” (bugünün imkanlarıyla, geçmişin değerlerinden yararlanmak) Başına yavaş kelimesi yerleştirilerek oluşan yeni turizm kavramları-akımları, aslında teknolojinin yok ettiği doğallığı, gerçekliği yeniden yakalama misyonunu taşıyor. İnsanların kendi elleriyle, kendisine- yaşam alanına verdiği zararları önleme girişimi bir nevi..
Bu projenin bölgede çevre bilincini geliştirmek, kültürel öğeleri ön plana çıkartarak markalaştırmak, tarım turizmi gibi bölge profiline uygun alternatif gelir kaynakları sağlamak gibi hedeflerini çok anlamlı buldum.
Yavaş kelimesi; yavaş şehirler “citta slow” (slow city ) , yavaş yemek (slow food), yavaş seyahat (slow travel),), gibi insan yaşamında önemli yer tutan kavramlarla kaynaşıyor. Bütünleştiği her sözcüğe yepyeni bir anlam yüklüyor…
Bütün slow akımlarına öncü niteliğinde olan “Slow Food” hareketi; 1989 yılında İtalya’da, Fast Food kültürüne karşı bir yaklaşım olarak ortaya çıkmış. Slow food hareketi; bilinçli tüketici için yavaş, dikkatli, doğru ve keyifli yaşam felsefesine dönüşüyor
Yavaş şehirler bir yönüyle slow food ile de ilintili. Zira yavaş yemek hareketi de, geleneksel yemeklerin değerinin, fast food yemek kültürü yüzünden arka plana atıldığını vurgulayarak, beslenme tarzında her toplumun kendi yemek kültürüne sahip çıkması gerektiğini savunuyor. Yavaş şehirler; gurme yiyeceklerin desteklendiği, hizmet kalitesinin arttığı, doğanın katledilmediği, yoğun trafiği olmayan, kirliliklere dur diyen vs.. 21.yy. için ütopik bir güzelliği hedefliyor. Adana nın yaşam kültüründe zaten var olan bu yaşam tarzının giderek kaybolması şehir yaşamını mutsuz ve umutsuz hale getirerek yerli halkın şehirden kopmasına neden olur hale gelmiş.
Birbirlerini destekleyerek ortaya çıkmış ve uluslararası nitelik kazanmış olan ‘’yavaş (slow)’’düşünce akımları, özünde ortak bir düşünceye hakim: Toplumların kendi milli değerlerine, gelenek-göreneklerine sahip çıkmasını, bireylerin daha bilinçli olarak hayatlarını idame ettirmelerini ve sadece teknolojinin tutsağı olunmamasını sağlayarak, daha güzel yaşam koşulları ortaya çıkarmak amaçlanıyor. Küreselleşmeye karşı hareket etmenin kolay olmadığı günümüzde, bir kenti yönetmenin en iyi yolunun yavaşlık felsefesi olduğunu düşünmeye başladım.: "Yavaşlık hareketi, önceleri iyi yemekler yiyip içmek isteyen birkaç kişinin fikri olarak ortaya çıktı. Fakat, her şeyi daha az telaşla ve daha az homojenize bir tutumla yapmanın faydaları hakkındaki tartışmalar giderek daha geniş bir alana yayıldı." Diğer Yavaş Şehirlerde tarihi kent merkezinde araba kullanımı, parlak reklam ışıkları yasaklanmış. Elişleri ya da özel yetiştirilmiş yiyecekler satan küçük aile işletmeleri, en iyi ticaret birimleri haline gelmiş... İnsanlar bürokratik işlerini, Cumartesi sabahı açılan Belediye'de acele etmeden halledebiliyorlar. "Böylece yavaş yavaş yeni bir ortam, yeni bir hayat anlayışı oluşturuyorlar. Yavaş Şehir olmak, her şeyi durdurup zamanı geri almak anlamına gelmiyor," tek istediğimiz modern ile geleneksel arasında, kaliteli yaşamı destekleyen bir denge oluşturabilmek".
Yavaş şehir kavramı, başta gelişmiş ülkeler ve sonra da gelişmekte olan ülkelerin ucube dev şehirlerinde tutunmaya ve övgü almaya başladı. Nedeni basitti, hiçbir yüzyılın insanı bu kadar ses, bu kadar kalabalık, bu kadar yorgunluk görmedi. “…
Ben diyorum ki; yeterince hız yaptık , biraz da yavaş olmayı deneyelim. Bakarsınız daha sakin ,mutlu ve huzurlu, yaşamayı becerebiliriz ?!...
|