Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 24 Nisan 2024 Çarşamba
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Yazarlarimiz » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler


Bitkisel yağ ithalatçısı ülke olmaktan memnun muyuz?

Bitkisel yağ dengeli ve sağlıklı beslenmemiz için ihtiyaç duyduğumuz gıdalardan biridir. Mutfaklarda olmaz ise olmaz gıdalardandır. Bu nedenle geçmişte pazarda yağ sıkıntıları yaşanan dönemler karaborsa satışların oluştuğu kıtlık dönemleri olarak anılarımızda yer almaktadır.

Dünyada yağ elde edilen ürün yelpazesi geniş olmakla birlikte ülkemizde bitkisel yağ üretimi için kullanılan tarım ürünlerinin başında Ayçiçeği, Pamuk ve Zeytin gelmektedir. Soya, Kanola, Aspir ve bazı ürünlerden yağ elde edilmekle birlikte pazar payları düşüktür.

Ülkemizde her yıl yaklaşık 700 bin ton bitkisel yağ tüketilmektedir. Tüketilen yağın % 85'ini ayçiçeği yağı oluşturmaktadır. Ülke ihtiyacının 400-450 bin tonu yerli üretimle karşılanmaktadır. Buna karşılık ülkemizdeki yağ fabrikalarının kapasitesi 1-1,5 milyon tondur. Neredeyse kapasitemizin % 50’sini kullanmaktayız.

Bitkisel yağ üretimi böylesi önemli bir ürün olmakla birlikte ülkemizde yıllardan beri konuştuğumuz üretim açığı olan üretim alanlarından biridir. Sorun olarak yağ bitkileri üretiminin yeterli olmaması görülmektedir. Aradan geçen onca yıllara rağmen bitkisel yağ açığını kapatacak bir çözüm ne yazık ki üretilememiştir. İşin üzücü tarafı ülkemizde bu açığı sahip kapatacak potansiyel olmasına rağmen bu sorun bir türlü gündemden düşmemiş, tarım ürünü ithal kalemleri arasında bitkisel yağlar yerini korumuştur.

Neden bu sorunu bugüne kadar çözmedik sorusu sorulduğunda verilen cevaplar hiçte inandırıcı gelmiyor. Bir tarafta ülkemizin yağ ihtiyacı var. Diğer tarafta yeterli üretim potansiyelimiz mevcut. Ülkemizde ihtiyacımızı karşılayacak yağ işleme kapasitesinin olması hatta bu kapasitenin ihtiyacın çok üstünde kurulmasıdır. Ülkemizde kurulu tesislerinde ihracat yapmaları ve bu ihracatı artırma fırsatlarının olmasıdır. Yani hammadde yok, ihtiyacın üstünde kurulmuş yıllardan beri % 50’nin altında çalışan bir işleme kapasitesi var ve ithalat hız kesmeden devam ediyor. Bu ülke her yıl 3 milyar doların üstünde döviz kaybediyor. Kendi çiftçileri yerine yabancı çiftçileri desteklemeye devam ediyor. Tablo çok açıktır. Türkiye bitkisel yağ konusunda dünyadaki net ithalatçı ülkelerden biridir. Bir de bu konulara dünyadaki ve ülkemizdeki bitkisel yağların biyodizel olarak kullanımının artması kafaları daha da karıştırmaktadır. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde hammadde üretimi artırılmadığı bitkisel yağ ithalatımızın daha da artması kaçınılmazdır.

Dışa bağımlı bitkisel yağ politikası ne bugün için güvenli ne de geleceğiz için güven vermektedir. Bu tablo bizlere ülkemizde bazı çevrelerin adeta ithalattan memnun olduğu görüntüsü uyandırmaktadır. Ne de olsa bundan dış pazardaki satıcılar ve iç pazarda bu işten menfaat sağlayan çevrelerde kazançlı çıkmaktadır. Ama ülkemiz ciddi döviz kaybına uğramakta, çiftçiler yağ bitkisi üretmekten uzaklaşmaktadırlar. İhtiyacımızın çok üstünde kapasiteye sahip neredeyse % 70 dışa bağımlı bir yağ sanayi de yeterli hammadde temin edemediğinde sorunlar yaşamaktadır. İthalata dayalı politikaların yağ sanayimizin dünya pazarlarındaki dalgalanmalardan etkilenmemesi mümkün değildir. Çünkü dünya pazarına sahip güçlerin ellerinde bulunan üretim ve pazar payları ile her an pazarı etkileme gücüne sahiptir.

2013 yılında ülkemizde yaklaşık 2,7 milyon ton yağlı tohum üretilmiştir. 2,06 milyon ton tohum ithal edilmiştir. Ayni yıl yağ arzı ise 2,7 milyon ton ham yağdır. Bunun içinde İthal edilen toplam ham yağ miktarı ise 1,4 milyon tondur. 2013 yılındaki yağ bitkileri üretimi ayçiçeği tohumu 1,4 milyon ton, pamuk tohumu 950 bin ton, soya tohumu 180 bin ton, kolza tohumu 102 bin ton, aspir tohumu 45 bin tondur. 2013 yılında yapılan yağlı tohum ithalatı ise ayçiçeği 732 bin ton, soya 1,07 milyon ton, pamuk 20 bin ton, diğer yağ bitkilerinden 238 bin tondur.

2013 yılında Türkiye’nin bitkisel yağ kullanımı 2,57 milyon tondur. Bunun 1.5 milyon tonu iç tüketimdir. ( 983 bin ton likit bitkisel yağ ve 523 bin tonu da margarin). İç tüketimde kullanılan likit yağında 824 bin tonu yani % 84’ü ayçiçeği yağı olmuştur. Geri kalan kullanımın 618 bin tonu sıvı yağ ve 153 bin tonu margarin olarak ihraç edilmiştir. Geri kalan 293 bin ton da yem, boya ve sabun sanayinde kullanılmıştır.

2013 yılında yağlı tohum ve türevlerine harcadığımız döviz miktarı yağlı tohum için 1,24 milyon dolar, ham yağ için 1,6 milyon dolar, küspe için 808 bin dolar olmak üzere toplam 3,65 milyon dolardır. Buna karşılık ithal ettiğimiz ürün miktarları 2 milyon ton yağlı tohum, 1,4 milyon ton ham yağ ve 1,7 milyon ton küspe olmak üzere toplam 5,1 milyon tondur.

2013 yılındaki ithalat ve ihracattaki durum ise şöyle görünmektedir. Soya fasulyesi ithalatı en çok başta ABD olmak üzere Arjantin ve Brezilya’dan yapılmıştır. Ayçiçeği tohumu ve ham yağı Ukrayna, Bulgaristan, Rusya’dan ithal edilirken ve palm yağı ise Malezya’dan ithal edilmiştir. 2013 yılında 772 bin ton yağ ihracatı karşılığında ise 1,08 milyar dolar döviz girdisi elde edilmiştir. İhracatın tamamına yakını dünyada en çok istikrarsızlığın yaşandığı başta Irak olmak üzere bölge ülkeleridir.

Ülkemizde temeldeki sorun üretimden kaynaklanmaktadır. Hammadde üretimimiz yeterli değildir. Üretim maliyetlerinin aşağısında kalan fiyatlar verilen bazı desteklere rağmen hala üreticiyi teşvik etmekten uzak görülmektedir. Yağlı tohum ve ham yağ ithal ettiğimiz ülkelerde üreticilere düşük fiyatlarla sunulan girdiler ve pazarlama destekleri dış ticarette de fiyatların daha düşük oluşmasına neden olmaktadır. Bu durumda sırf dış fiyatlar düşük diye iç ve dış piyasalardaki gerçekleri görmeden ithal ile sorunları çözme kısa vadede çıkış yolu olarak görülse de uzun vadede istikrarlı bir üretim politikası oluşturulmasını engellemektedir. Nitekim ülkemizde yıllardan beri uygulanan bu yöntem çözüm getirmek bir yana yağlı tohum üretimine zarar vermiştir. Kazanan yabancı çiftçiler ve ithalattan gelir eden çevreler kaybeden ise Türkiye olmuştur.

Sektör hammadde bakımından dışa bağımlı olması temel sorundur. Madem hammadde yoktu da neden böylesi büyük bir kapasite oluşturuldu ve bu fabrikalar sorusu ve yıllardan beri yapılan ithalat ısrarı kafaları karıştırmaktadır. Yıllardan beri düşük kapasite ile çalışan sektörün durumu üzücü bir tablodur. Böylesi bir yapıda özel sektörden yağ bitkileri üretiminin artırılması noktasında çok şey beklenemez. Zaten finans olarak güçleri yetse idi bugüne kadar üretimin artması ve düşük kapasite kullanımına karşı sadece ithalat düşünülemezdi. Sonuç ortadadır. Bu konuda kesinlikle bir devlet politikası geliştirilmelidir. Bir saman ithalatında bir et ithalatında ayağa kalkan Türkiye yıllardan beri devam eden yağ ithalatı konusunda susmakta ve uyumaktadır. Bu tablodan ülkesini düşünen üreticiler, ülke tarımı için çalışanlar, tarıma gönül verenler, bazı sanayici ve ticaret adamlarımız haklı olarak rahatsızdır. Ama bazı çevreler durumdan memnun görünmektedir.

Eğer gerçekten bir çözüm istiyorsak, ülkemizin kaynaklarını verimli kullanmak, ülke ekonomisine katkısını artırmak istiyorsak, bitkisel yağ güvenliğimizi garanti altına alma konusunda samimi isek, öncelikle üretim destekleri yeterli hale getirilmelidir. Üretici maliyetlerini dikkate alan ve üretimi destekleyen bir fiyat politikası izlenmelidir. İthalat yapılan ülkelerdeki girdi fiyatları ve üretim maliyetleri konusundaki gelişmeler izlenmeli ve geleceğe yönelik stratejiler çizilmelidir. Konuyu özel sektörün üstüne yıkarak çözme mantığından uzaklaşılmalıdır. Dünyada her geçen gün önemi artan biyodizel üretiminde yağlı tohumların kullanılması konusu da dikkate alınarak TMO benzeri bir yağ ofisi oluşturulmalıdır. Üretim, stok ve ithalat stratejilerinin sağlıklı şekilde oluşturulması sağlanmalı ve uzun vadeli politikalar geliştirilmelidir. Yağlı tohum üretiminin artırılması konusunda kooperatifler harekete geçirilmeli, bu konuda başarılı çalışmalar yapan başta Trakya Birlik olmak üzere tüm kooperatiflerin deneyimleri dikkate alınmalıdır. Hammadde üretiminin artırılmasında çözümün kooperatifler aracılığı ile geliştirileceği tüm paydaşlar tarafından bilinmelidir. Başta Amerika olmak üzere birçok ülkede de kooperatiflerin yağlı tohum ve yağ üretiminde pazarda etkin şekilde yer aldıkları ve sağlıklı politikalar uygulanmasına destek oldukları göz ardı edilmemelidir.
 
 
 
 
 

Ekleme Tarihi
03.08.2014
Ekleyen Kişi
Ünal ÖRNEK
Etiketler: bitkisel yağ, ithalat, Ünai Örnek, ham madde, TMO , biyodizel, Soya fasulyesi, Ayçiçeği tohumu, Ayçiçeği, Pamuk, Zeytin, Soya, Kanola, Aspir


Paylaş | |
 DİĞER YAZILARI