MERKEZ BANKASI EYLEM PLANI Merkez Bankası Başkanı ,hafta içinde yeni bir Eylem Planı açıkladı ve Planın amacının fiyat istikrarını sağlamak ve finansal istikrara katkıda bulunmak olduğunu belirtti. Eylem Planı’nın ayrıntılarına girmeden önce Türkiye’nin yaklaşık olarak son bir yılda uyguladığı finansal politika değişikliklerine değinmekte yarar görüyorum. Geçen yılın sonlarına kadar ülkede yüksek faiz-düşük kur politikası uygulandı. Türkiye^ye kaynak aktarmak yabancılar için çok cazipti. Kısa vadeli sermaye (sıcak para) akıyordu. Döviz fiyatlaı ucuz, TL değerliydi. Dolayısıyla ithalat ucuz, ihracat daha pahalıydı..Dışarıda likidite bolluğu vardı ve borçlanmak kolaydı. İthalat üretim açığının kapanmasına yardımcı olduğu için enflasyonun kontrol altında tutulması daha kolaydı. Sıcak para,ekonomik büyümenin finansal kaynağı halindeydi. Ancak bu politikanın olumsuz etkileri de vardı Dışticaret açığı ve bu açığın tetiklediği cari açık giderek büyümeye başladı.Yerli üreticilerin ucuz ithalatla rekabeti zorlaştı. İhracatçılar şikayet etmeye başladı. Son birkaç ayda, iç ve dış gelişmelere bağlı olarak bazan daraltıcı bazen de dünyadaki durgunluk belirtileri gerekçe gösterilerek genişletici politikalar uygulandı. Temel araç olarak ta munzam karşılık oranları kullanıldı. Sonunda da, yüksek faiz-düşük kur politikası yerine, yüksek kur-düşük faiz politikasına geçildi. TL’nin değer kaybına göz yumuldu. Amaç,değerlenen döviz kuru dolayısıyla ithalatın azaltılması,değeri düşen TL sayesinde ihracatın artması ve hem dış ticaret ve hem de cari açığın azalmasıydı. Eğer büyüme oranı da makul düzeyde tutulursa zaten ithal talebi de düşük olacak ve sıcak para ihtiyacı azalacaktı. Bu arada iç talep te kısıtlanacak ve büyümenin ana kaynağı olmaktan çıkacaktı. Açıkçası bu politika çok ta başarılı olmadı. Biraz hız kesmesine rağmen ithalat va cari açık artmaya devam etti. Kredi büyümesi de sürdü. TL ise, beklenilenden daha hızlı değer kaybetti. Kur farkları, dış kredi alan firmaları zora sokmaya başladı. İthalata bağlı sektörlerin maliyeti hızla yükselmeye başladı. Pahalı ithalatın enflasyona etkisi de olumsuzdu. Bu durumda Merkez Bankası, faizleri arttırarak bir tepki vermek yerine, döviz satışlarına başlayarak kurlarda denge sağlama yolunu seçti. Ağustos ayından bu yana yaklaşık 8 milyar dolar döviz sattı. Ama yine de TL değerindeki hızlı düşüş önlenemedi. Çünkü,sermaye çıkışı vardı ve döviz likiditesi azalmıştı. Kimse elindeki dövizi satmıyordu yeni bir kriz korkusu reel sektöre açık pozisyon kapattırıyordu.Yurt dışındaki ve özellikle Avrupa’daki finansal karmaşa döviz fiyatlarında oynaklık yaratmıştı. Belirsizlik vardı. Merkez Bankası geçen hafta yeni önlemler aldı. Politika faizini % 5,75 te ve gecelik borçlanma faizini % 5 te sabit tutarken, gecelik borç verme faizini % 9 dan, % 12,5 e yükseltti. Amaç, TL likiditesini azaltarak,dövize gidecek kaynağın miktarını düşürmekti. Para pahalı hale gelecek, dövize talep sınırlanacak ve TL.nin aşırı değer kaybının önüne geçilecekti. Eylem Planı’nı açıklandığı 26 Ekim tarihine böyle gelindi. Aslına bakarsanız, Eylem Planı geçen hafta açıklanan tedbirlerin bir teyidi ve sonuçlarının değerlendirilmesi gibiydi. Bankaların kaynak maliyeti yükselince piyasa faizi yükselecek, kredi faizleri artacaktı. Nitekim öyle de oldu. Özellikle oto ve konut kredilerinde faizler yükseldi. Piyasa faizleri de % 10 ları gördü. Başkanın açıklamalarına göre Merkez Bankası bundan böyle borç verme faizini % 5,75 ile % 12,5 arasında değiştirebilecek ve gerektiğinde günlük önlemler alabilecek. TL zorunlu karşılık oranları,gerektiğinde bir miktar azaltılabilecek.karşılıkların % 40 ı dövizle tutulabilecek (daha önce % 20 idi), veya % 10 nu altın şeklinde tutulabilecek. Merkez Bankası’nın bu yıl sonu itibariyle enflasyon tahmini orta nokta 8,3 olmak üzere, % 7,8 ve % 8,8 arasında olacak. ÖTV artışları, gıda fiyatları ve döviz kurundaki artışların getirdiği ek enflasyonist yükler nedeniyle bu yıl yüksek çıkacak enflasyon, gelecek yıl orta nokta 5,2 olmak üzere % 3,7 ile % 6,7 arasında gerçekleşecek. Bir son noktayı unutmamak gereklidir. Merkez Bankası’nın yaptığı tahminler genelde iç verilere dayalıdır. Başta Avrupa olmak üzere dış piyasalardaki gelişmelerin bu tahminleri de alınan önlemleri de değiştirebilecek nitelikte olması mümkündür. |
|