ŞEVKET ÖZÜGERGİN
KIRILGAN EKONOMİLERDE ÖNLEM ALMAK DAHA ZOR OLUYOR. Dünyanın herhangi bir bölgesinde ortaya çıkan bir gelişme, farklı biçimlerde de olsa diğer bölgeleri de etkilemektedir. Bu, globalleşmenin doğal bir sonucudur.
Eğer gelişmenin yaşandığı bölge veya ülke, dünyaya yön verici bir güce sahipse etkisinin kapsamı da artmaktadır. Kırılgan ekonomilere sahip ve dış kaynaklara bağlı olan ülkeler ise, böyle bir ortamda en çok zarar gören ülkeler olmaktadır. Bir çok ülke gibi Türkiye de bir süredir dışarıdaki gelişmelerden olumsuz şekilde etkilenmektedir. Amerikan Merkez Bankası (FED)nın yakın bir gelecekte faiz artışına gideceği artık bellidir. ABD ekonomisi ile igili veriler iyiye gitmektedir. Yılın ikinci çeyreğindeki gayri safi yurt içi hasılasındaki artış % 4,6 ya yükselmiştir. Tüketim harcamaları artmakta, işsizlik oranı gerilemektedir. Bu gelişmenin pratikteki anlamı şudur; ABD, son global finansal kriz döneminde piyasaya verdiği likiditeyi geri çekecek ve parasal genişlemeyi sonlandıracaktır. Muhtemelen parasal sıkılaştırmaya gidecektir. Bu durumda yatırım fonları, güvenli olan ve makul bir getiri sağlayan ABD piyasalarına yönelecek, Türkiye gibi dış kaynak ihtiyacı duyan ülkeler para bulmakta zorlanacak veya maliyet yükselecektir. Kaynak girişleri azalacak, çıkışlar artabilecektir. Doların değeri artacak dış borç yükü yükselecek, dolar geliri olmayan ve dış borcu olan işletmeler kur farkından zarar göreceklerdir. Dolarla ölçülen varlıkların değeri gerileyecektir. Bu gelişmelerin bazıları, başka etkenlerin de ortaya çıkması ile birlikte, Türkiye’de yaşanmaya başlanmıştır. Doların değeri hızla yükselmiş, borsa gerilemiş, faiz hadleri yükselmiş, temel maddelere yapılmaya başlanan zamların enflasyonu da yukarı doğru çekme olasılığı ortaya çıkmıştır. Merkez Bankası’nın döviz alım miktarını 10 milyon dolardan 40 milyon dolara çıkarması, piyasaya verdiği likiditeyi kısması, gecelik borç verme faizinin artması olumludur ama etkileri sınırlıdır. Böyle bir dönemde yapılacak şey, harcamaları kısmak, iç tasarrufu arttıracak önlemlere gitmek, büyüme hızını makul düzeyde tutmak, faizleri ekonomik durumun gerektirdiği seviyelerde tesbit etmektir. Bölgemizde meydana gelen kargaşa belirsizlik yaratan faktörlerden biridir. Ülkemizde halen 2 milyona yakın sığınmacı bulunmaktadır ve bu insanların barınması ve beslenmesinin bütün yükü bizim üzerimizdedir. İnsani duygularla ve haklı olarak üstlenilen bu yükün, daha zengin ülkelerle paylaşılamaması halinde, ekonomimize kalıcı bir zarar vereceği açıktır. Suriye ve Irak’taki gelişmelerin, bizi de içine alacak şekilde bir askeri boyutunun ortaya çıkması halinde, bu yük çok daha artacaktır. Uluslararası Derecelendirme Kuruluşlarının ülkemiz ekonomisine bakış açısı, beklediğimiz gibi değildir. Bu kuruluşlar kendileri ile işbirliği yapsak ta, yapmasak ta işlerini yapacaklardır ve yabancı yatırımcılar bunların hazırladıkları raporlara itibar edeceklerdir. Yapılacak şey bu kuruluşlarla yakın işbirliği yapmak, yaptıklarımızı, programlarımızı, hedeflerimizi daha ikna edici şekilde anlatmaktır. Ülkemizin temel ekonomik sorunu dış kaynaklara bağımlılıktır. Bu sorun çözülmedikçe veya en azından yönetilebilir hale getirilmedikçe, dış gelişmelerden olumsuz yönde etkilenmek te kaçınılmaz olacaktı.
|