ŞEVKET ÖZÜGERGİN
MİLLİ GELİR İÇİNDE SANAYİLEŞMENİN PAYI
Milli gelir içindeki sanayi payının arttırılması ihracata dayalı bir ekonomik büyüme politikasının benimsenmesi,ihracatın ithalatı karşılama oranının yükseltilmesi,büyümenin mümkün olduğunca iç tasarruflarla finanse edilmesi, son 30-40 yıldır konuşulan ancak bir türlü tam anlamıyla gerçekleştirilemeyen konular arasındadır.
Ülkemizin ekonomik büyümesi yine dış kaynaklara bağımlı haldedir. Dış kaynakların bolluğu ve maliyeti de dış piyasalardaki gelişmelere bağlıdır. Ülkeye gelen para kısa vadeli sermaye girişleri şeklindedir ve geçicidir. Yani sıcak para niteliğindedir. Ne zaman gelip, ne zaman çıkacağı, iç ekonomik gelişmeler yanında, dış kaynağa muhtaç diğer ülkelerin sağladıkları avantajlarla ilgilidir.
Cari açık, son iki yılda gerileme eğilimi gösteriyor olsa da yine de çok yüksektir. Büyüme oranı arttıkça, ithalat artmakta, ihracat aynı hızla yükselmemekte, dış ticaret açığı ve buna bağlı cari açık artmaktadır. Cari açığın finansman kalitesi bozulmaktadır.
İhracatta da önemli gelişmeler sağlandığı doğrudur ancak bir noktadan sonra artış hızı yavaşlamaktadır. Çünkü, ihraç mallarımızın önemli bölümü ucuz mallardır. Gelişme yolundaki birçok ülke tarafından ve daha ucuz şekilde üretilebilmektedir. Vazgeçilmez, üstün katma değere sahip mallarımız azdır. Tasarım, teknoloji, markalaşma, pazarlama teknikleri konusunda henüz yeterli gelişmeler sağlanamamıştır. İhracatımızda teknolojik ürünlerin oranı % 3-4 seviyesindedir. İhraç mallarımızın yöneldiği pazarlarda, örneğin Avrupa piyasalarında pazarlar daraldığında sıkıntı çekilmektedir. Dünya rekabet gücü sıralamasında Türkiye oldukça gerilerdedir.
Sık değişen mevzuat, herkesin şikayet ettiği hukuk sistemi ve ekonomik kararların alımında siyasetin etkisi, iç ve dışarıdan gelecek yatırım kararlarının ertelenmesine yol açmaktadır.
Ekonomik büyümenin iç tasarruflarla karşılanması gereği herkes tarafından kabul gördüğü halde, geçtiğimiz yıllarda % 20’ lere kadar yükselmiş olan iç tasarrufların milli gelire oranı % 12’lere gerilemiştir. Böyle olunca da, dışa bağımlılık giderek artmaktadır.
Sanayinin milli gelire katkısının arttırılması için öncelikle güvenli, uzun vadeli ve karlı bir yatırım ortamı sağlanmalıdır. Aksi takdirde yatırımcının, geri dönüşü kısa vadeli olan alanları seçmesi son derece doğaldır.
Ülkenin zaten çok bol olmayan kaynakları bütün sektörlere eşit olarak değil, rekabet gücü olan seçilmiş sektörlere öncelik verecek şekilde yönlendirilmelidir. Bu seçimde, Türkiye ithalatının en önemli bölümü olan ara mallarının ülkede üretimi en ağırlıklı sektörler olarak belirlenmelidir. Böylece, ithalat sınırlanacak, yerli sanayici üretimin arttıracak ve rekabet gücü kazanılacaktır. Dışa bağımlılık ta azalacaktır.
Teknolojik araştırmalara, girişimciliğe, tasarımcılığa, markalaşmaya, tanıtıma, pazarlama stratejilerine önem verilmemesi ve bu alanların birinci derecede önemli sektörler olarak belirlenmemesi halinde sanayinin de gelişmesine imkan yoktur. Bu konularda yapılan çok sayıdaki toplantılar, paneller, konferanslar fazlaca yarar sağlamamaktadır. Pratiğe dönüşmelidir. Bu çalışmaların yapılacağı alanlar, potansiyel rekabet gücü dikkate alınarak belirlenmeli, destekler buna göre verilmelidir. |
|
|
Ekleme Tarihi 05.09.2014 |
|
Ekleyen Kişi Şevket Özügergin
Etiketler: Milli Gelir ,ŞEVKET ÖZÜGERGİN
|
|
|
|
|