AB ZİRVESİ’NİN GETİRDİKLERİ AB Zirvesi’nde alınan kararlar ile ilgili yorumlar ve beklentiler daha uzun süre tartışılacağa benzemektedir. Kararları, AB’nin çöküşünü engelleyecek ilk adımlar olarak niteleyenler de vardır, çöküşü hızlandıracak önlemler olarak yorumlayanlar da. Bence, bugün için bir yargıya varmak zordur. Kararların içinin nasıl doldurulacağı ve uygulamada gösterilecek kararlılık belirleyici olacaktır. Bununla beraber, açıklamalardan bazı sonuçlar çıkarmak ta mümkündür. AB, üyelerin bugünkü bütçe ve kamu borcu performanslarıyla ve banka yapılarıyla bir istikrar sağlanamayacağını ve Birliğin geleceğinin tehlikede olduğunu anlamıştır. Mali disipline ihtiyaç olduğunu görmüştür. Alınan kararlara göre, bütçe açıkları Gayrisafi Yurt İçi Hasılasının % 3 ünü geçemeyecek, üyeler bütçe taslaklarını Avrupa Konseyi’ne gönderecek, kabul gördükten sonra uygulamaya koyacaklardır. Mali disiplinin ihlal edilmesi halinde, otomatik yaptırımlar uygulanacak ve yargılama için Avrupa Adalet Divanı devreye sokulacaktır. Kararın olumlu sonuçlar vermesi, en azından kısa vadede, kolay değildir. Euro bölgesinin güney kanadındaki üyelerin bu karara uymaları için harcamalarından önemli biçimde kesinti yapmaları gerekecektir. Bu hayat standartlarının daha da gerilemesi, büyümenin durması demektir. Euro bölgesinde daha gelişmiş üyelerle rekabet şansları fazla değildir. Verimlilikleri yüksek değildir. Gelişmiş üyelerle, gelişmekte olanların aynı kurallarla değerlendirilmeleri, gelişmekte olanları zora sokabilecektir. İngiltere bu kurallara karşı çıkmıştır. Çünkü İngiltere, bir finans merkezi olan Londra’nın bu tür bağlayıcı kurallardan zarar göreceğini öne sürmekte ve egemenlik haklarına gölge düşeceğini savunmaktadır. Bir başka ifade ile AB içinde bağımsız hareket etmek istemektedir. Bu anlayışı Birlik ruhuna aykırı bulanlar vardır. Avrupa İstikrar Fonu’na daha önce 440 milyar Euro kaynak verilmişti. Bu defa gelecek yıl Temmuz ayında kurulacak Avrupa İstikrar Mekanizmasına 500 milyar ve IMF’e 200 milyar Euro yeni kaynak aktarımına karar verilmiştir. Bu kurtarma paketi elbette olumludur ama kaynağın nasıl yaratılacağı pek belli değildir. IMF’e verilen kaynağın 150 milyar Euroluk bölümünün Avrupa için kullanılması öngörülmüştür. Birçok çevre, Zirveden önce AB Ortak tahvili çıkarmanın en uygun yol olacağını öne sürmüştür. Böylece güven sorununun aşılması hedeflenmiştir. Ancak Almanya buna hep karşı çıkmıştır. Zenginlerin, daha az zengin olanların risklerini paylaşmasına yanaşmamıştır. Alınan kararlar bir Mali Birlik Anlaşması’nı ifade etmemektedir. Bir Mali Disiplin Sözleşmesidir. Zaten Üye ülkeler arasında tam bir Mali Birlik kurulması da çok zordur. Üyelerin ekonomik ve mali yapıları, rekabet güçleri, verimlilikleri birbirinden çok farklıdır. Bu şartlarda bir Mali Birlik gelişmişlerin egemenliğine yol açacaktır. Aslında Mali Disiplin de bir bakıma aynı etkiyi yapmaktadır. Hemen her konuda Almanya’nın dediği olmuştur ve zengin olmayan üyelerin, ekonomilerini zengin olanların seviyesine çıkartmalarına kadar da böyle olmaya devam edeceğe benzemektedir Ekonomik güçleri, deneyimleri, siyasi ve kültürel yapıları birbirlerine yakın olmayan ülkelerin tam bir siyasi ve mali işbirliğini uzun süre devam ettirmeleri kolay değildir. Bunun alternatifi, Birlik içindekilerin, güçlü olanların yolundan gitmeleridir. Çünkü güçsüz olanlar, pastadan daha fazla pay almak istemekte, güçlü olanlar da ya daha önce kazandıklarını paylaşmaya yanaşmamakta ya da bir bedel istemektedir. |