AVRUPA’DA OLUP BİTENLER
Avrupa’ de beklenen oldu ve geçen hafta Fransa, İtalya, Avusturya, Kıbrıs Rum Kesimi, İspanya, Malta, Portekiz, Slovenya ve Slovakya’nın kredi notları düşürüldü. Fransa ve Avusturya AAA derecesindeki notlarını kaybettiler, İtalya’nın notu A’ dan BBB+ ya geriledi. AAA’ya sahip 4 ülke kaldı, Almanya, Hollanda, Finlandiya ve Lüksemburg.
Bu gelişme zaten beklendiğinden piyasalar aşırı tepki vermedi. Hatta, İtalya, İspanya ve Fransa’nın kredi notlarının bu yıl bir kez daha gözden geçirilebileceği konuşulmaya başlandı.
Sebepler bellidir..
Üyelerin birçoğunda kamu borçlarının ve bütçe açıklarının milli gelirlerine oranı yüksek düzeyini korumaktadır. Aşırı harcamada bulunmuşlardır. Büyüme hızları % 1 in altına inmiştir. Alınan önlemler hem yeterli değildir hem de tam anlamıyla uyulmamaktadır.
Bankaların sermaye yapıları zayıftır.
Avrupa, genelde sosyal politikalara öncelik vermektedir. Sosyal güvenlik harcamaları büyüktür. Halk bu şekilde yaşamaya alışmıştır. Oysa, finansman krizine çözüm, harcamaların kısılmasını gerektirmektedir ve halk buna şiddetle tepki göstermektedir. Harcamaların kısılması işsizliğin artmasına yol açacaktır ve yakın gelecekte genel seçimlere girecek ülkelerin iktidarları oy kaybına uğramak istememektedir. Bu yüzden yapısal önlemler de alınamamaktadır.
Krizin çözümü için çok sayıda zirve toplantısı yapılmıştır. Mali disiplinin önemi vurgulanmıştır. Bütçe açıklarının milli gelirin % 3 ünü geçmemesi kararlaştırılmıştır. Mali disiplinin ihlali halinde otomatik yaptırımlar planlanmıştır. Üyelerin bütçe taslaklarını onaydan önce Avrupa Konseyi’ne göndermeleri istenilmiştir. Önümüzdeki aylarda kurulması düşünülen Avrupa İstikrar Mekanizmasına 500 milyar Euro’luk ve IMF’ye 200 milyar Euro’luk kaynak aktarılmasına karar verilmiş ancak bu kaynağın nereden sağlanacağı açıklığa kavuşmamıştır.
Asıl sorun şudur.
Ekonomik yapıları, deneyimleri, sosyal ve kültürel geçmişleri, gelişmişlik düzeyleri farklı ülkelere aynı mali disiplin kurallarını ve aynı para politikası araçlarını uygulatmak çok zor olmaktadır. Az gelişmiş olanlar pastadan daha büyük pay istemekte, gelişmiş olanlar ise ya daha önce kazandıkları zenginliği paylaşmamakta ya da karşılığında karar alma mekanizmasında ağırlık istemektedir. Nitekim Almanya ve Fransa, Birliğin liderliğini, ekonomilerinin gücü sayesinde elde etmişlerdir. Fransa’nın kredi itibarının zedelenmesinden sonra Almanya tek kalmış gibidir ve dediklerinin yapılmasını istemektedir. Ancak, Almanya’nın lehine sonuçlar yaratan bir önlemin diğerlerini de olumlu etkilemesi mümkün olmayabilmektedir. Bu durum Birliğin kuruluş amaçlarına da ters düşmektedir. Ülkeler, egemenlik haklarını kaybettiklerini düşünmektedir.
Şevket ÖZÜGERGİN |