ŞEVKET ÖZÜGERGİN
YATIRIM TEŞVİK VE İSTİHDAM PAKETİ
Piyasalar, Ekonomi Bakanı’nın bir süredir sözünü ettiği ve mevcut sistemi radikal bir şekilde değiştireceği anlaşılan yatırım teşvik ve istihdam paketini beklemektedir.
Basında çıkan haberlerden anladığımız kadarıyla yeni teşvik sisteminin olmazsa olmazı yüksek katma değer ve yüksek teknoloji içeren ürünlerin teşviki olacaktır. Böyle de olmalıdır. Geleneksel ihraç kalemleriyle dış piyasalarda rekabet etmek ve dış ticaret açığını ve dolayısıyla cari açığı azaltmak mümkün değildir.
Nitekim, 2010 yılında 113,8 milyar dolar olan ihracat geçen yıl 135 milyar dolara kadar çıkmış ancak ithalat aynı dönemlerde 185,5 milyar dolardan 240 milyar dolara yükselince, dış ticaret açığı % 47,7 lik bir artışla 106 milyar dolara yaklaşmıştır. İhracatın ithalatı karşılama oranı da % 61,4 ten % 56 ya gerilemiştir. Geleneksel ürünlerin ihracatında esas olan yani talebi yaratan unsur fiyattır. Oysa yüksek teknoloji ve yüksek katma değer içeren ürünlerde esas olan ürünün teknolojik yapısı, yarattığı katma değer ve arz istikrarıdır. Üründe farklılık ve rekabet gücü yaratan unsurlar bunlardır. Bu itibarla ihracatın ve dolayısıyla üretimin yapısının mutlaka değiştirilmesi gereklidir.
Türkiye ithalatının yaklaşık % 70 i ara mallarından oluşmaktadır. İhracat artışına rağmen, dış ticaret açığının azalmamasının başlıca nedeni de budur. Ara malları ithalatına konu olan, enerji dahil, ürünlerden mümkün olduğu kadarını ülke içinde üretmek hedef olmalıdır. Ancak her zaman söylediğimiz gibi yerli üretim, kalite, fiyat, miktar ve arz istikrarı açısından rekabetçi olmalıdır. Teşvikler bu hususlar dikkate alınarak verilmelidir.
Her ile her konuda teşvik verilmeyeceği, her bölgenin en avantajlı sektörlerinin tesbit edileceği ifade edilmektedir. Teşvik mekanizmasını iller yerine bölgesel baza getirmek sorun yaratabilir. Önemli olan ürünün uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazanması veya ithal edilen ürünün yerine kullanılabilir hale gelmesidir. Bir başka ifade ile teşvikler sektörel ve proje bazına indirgendirilmelidir.
Uluslararası konjonktür Türkiye’ye daha fazla yatırım çekilmesi için biraz daha uygun hale gelmektedir.
ABD Merkez Bankası’nın düşük faiz uygulamasını 2014 yılı sonuna kadar uzatacağını açıklaması ve parasal genişleme politikasını sürdürmesi, AB Merkez Bankası’nın üye ülke bankalarına kaynak aktarması yatırımcıların risk iştahını arttırmıştır. Türkiye’nin bu gelişmelerden önemli bir pay alması mümkündür.
Hemen her ülke için büyüme istihdam demektir. Her ekonominin temel önceliği vatandaşlarına iş imkanı sağlamaktır. Bu elbette ülkemiz için de geçerlidir. Bir itibarla, yatırım teşvik paketi yanında bir istihdam paketinin de hazırlığının yapılıyor olması doğru bir yaklaşımdır. Hatta birçok ülke, ABD dahil, daha düşük üretim maliyeti dolayısıyla başka ülkelere giden şirketlerini ülkeye dönmeye ve istihdam yaratmaya çağırmaktadır.
İstihdam artırımı konusunda alınacak kısa vadeli önlem vergi ve primlerin yeniden düzenlenmesidir. Proje bazında bu mali yükler asgariye indirilebilir. Ancak orta ve uzun vadede yapılacak şey işgücü kalitesini yükseltmektir. Türkiye’de asıl sorun mesleksizlik ve bunun yarattığı verimsizliktir. |