Avrupa’nın sorunu, Yunanistan’ı içine düştüğü finansal kaostan çıkarmak, bu krizin diğer üye ülkelere yayılmasını önlemek, bankalarının sermaye yapılarını güçlendirmek ve batık kredilere çözüm aramaktı. Aksi halde Euro bölgesi ve hatta belki Avrupa Birliği tehlikeye girecekti. Avrupa’nın bir başka amacı da krizi küreselleştirerek mali yükü Avrupa dışındaki ülkelerle paylaşmaktı.
Krizin küresel olduğu ve çözümün de küresel bazda bulunması gerektiği son defa geçen haftaki G-20 toplantısında, Başta Almanya, Avrupa ülkeleri tarafından savunuldu ancak olumlu bir sonuç alınamadı. Almanya, Avrupa Kurtarma Fonu’na katkıların arttırılmasını ve IMF’nin borç verme kapasitesinin yükseltilmesini istedi. ABD buna karşı çıktı ve başta Almanya olmak üzere yükün Avrupa ülkeleri tarafından yüklenilmesi gerektiğini ifade etti. Çin ABD’ni destekledi.
IMF borç verme kapasitesini arttırmak için Çin, Brezilya, Hindistan ve G.Kore gibi ülkelerle ikili anlaşmalar çerçevesinde ek kaynak yaratmak için görüşmeler yaptı ancak henüz bir olumlu sonuç alınamadı.
Avrupa Birliği, dış katkı arama yanında kendi içinde de bazı önlemler almaya devam etti.
Nitekim geçen yılın Aralık ayı sonlarında 523 bankaya, 3 yıl vadeli % 1 faizli 489 milyar euro kredi verdi. Yine geçtiğimiz günlerde ikinci bir paketle ve aynı şartlarla 800 bankaya 530 milyar euro kredi sundu.
Amaç, Yunanistan’ın borçlarından 100 milyar euro silmek zorunda kalan ve bilançoları bozulan bankaları ucuz kredi yolu ile desteklemekti. Böylece bankaların sermaye yapıları, bir ölçüde de olsa güçlenecekti.
Sonuçlar ne olur?
Yunanistan’la başlayan krizin diğer ülkelere yayılması en azından kısa vadede önlenebilir.
Bankaların sermaye yapıları bir ölçüde güçlenir ve batmaları şimdilik ertelenir.
İlk paket bankaların borç ödemelerinde kullanılmıştı, ikinci paketin bir bölümü reel sektöre gidebilir.
Ancak para basmak suretiyle kriz önleme uzun süre devam edemez. Kamu borçları ve bütçe açıkları dengelenmediği takdirde kriz yine gelebilir.
Likidite bolluğu, hem kısa vadeli sermaye girişlerini ve hem de doğrudan yatırımları arttırabileceği için Türkiye’ye olumlu katkılar sağlayabilir. Merkez Bankası aksi yönde bir tercih belirlemezse döviz kurlarındaki artış baskısı azalır. Özel sektörün kur riski zayıflar. Dış kaynak bulma şartları daha uygun hale gelebilir.
Ekleme Tarihi 02.03.2012
Ekleyen Kişi Şevket Özügergin
Etiketler: Avrupa Finansal Krizinde Çözüm Arayışları,Şevket ÖZÜGERGİN