TASARRUF, HARCAMA VE BÜYÜME
Önce basit bir tanım yapalım. Tasarruf, gelirin harcanmayan kısmıdır. Tasarruf, yatırımların ana finansman kaynağıdır. Tasarruf artışı, harcamaların aynı kalması kaydıyla gelirin artışına veya gelirin aynı kalması kaydıyla harcamaların azaltılmasına bağlıdır. Ancak konunun diğer bir boyutu daha vardır. Yatırım ve üretim için, tüketim yani harcama gereklidir. Aksi takdirde ekonomik büyüme gerçekleşemez.
O zaman önemli olan, tasarrufların hangi alanlara gittiği ve tüketimin hangi kaynaklarla finanse edildiğidir.
Yalın bir gerçek 10 yıl önce 2.500 dolar olan kişi başına gelirin, şimdi 10.000 dolar civarına yükseldiğidir. Ancak bir diğer gerçek te, 1990 larda % 25 olan tasarrufların milli gelirimize oranının % 12 lere kadar gerilediğidir. Yani gelir artmakta ancak tasarrufların milli gelire oranı hızla gerilemektedir. Sonuç şudur: Tasarruflar, milli gelire katkısı olmayan alanlara gitmektedir ve harcamalar. hızla artmaktadır.
Türkiye de tasarrufların yöneleceği yatırım alanları bellidir. Döviz, mevduat, hisse senetleri, altın ve gayrimenkul.
Son 10 yıla bakıldığında döviz kazançlarında bir süreklilik görülmemektedir. Kazançlar genellikle spekülatif niteliktedir.
Mevduatta reel faiz sıfıra yakındır. Vadeler de çok kısadır. TL mevduatı yıl başından bu yana 10 milyar TL civarında azalma göstermiştir. Vadelerin hagi önlemlerle uzatılabileceği tartışılmaktadır
Borsa henüz sığdır. Halka yaygın hale gelememiştir.
Geriye altın ve gayrimenkul kalmaktadır ve tasarrufların önemli bir bölümü bu alanlara yönelmektedir. Yastık altındaki altının, bankalarda mevduat olarak tutulabilmesi yolunda çalışmalar yapılmaktadır.
Türkiye, istihdam hacminin genişlemesi ve hayat standardının yükseltilmesi için büyümek zorundadır. Bu itibarla tüketime ihtiyacı vardır. Ancak tüketimin boyutları ve finansman kaynakları çok önemlidir. Tüketim, kişilerin kendi gelirleri ile mi,yoksa iç ve dış borçlanma ile mi ,yapılmaktadır?
Başbakan Yardımcısının yaptığı açıklamaya göre, halkın % 45 i gelirinden daha fazla harcamıştır. Kredi hacmi genişlemesi 95 milyar TL’yi bulmuştur. Yani Türk halkı daha kazanmadığı 95 milyar TL’yi 2010-2011 yıllarında harcamıştır.
İç borçlanma imkanı yanında ve özellikle dış piyasalarda likidite bolluğu olduğu dönemlerde dış borçlanma yolu da tüketim finansmanı olarak kullanılmıştır ve bu durum devam etmektedir. Büyümenin hızlı olduğu yıllarda, tüketim ihtiyacı, ithalat artışı yolu ile karşılandığında da cari açıkla karşılaşılmıştır. Enerji fiyatlarındaki yükseliş te bu tabloya katkıda bulunmuştur.
Çözüm yolları bellidir. İç tasarrufların daha verimli alanlara, reel sektöre kaydırılması ve tüketimin sınırlanması en makul yollar olarak görünmektedir. Şevket ÖZÜGERGİN |