SEKTÖRLER ARASINDA DENGE ARAYIŞLARI
Ekonomilerde her sektörün çıkarları ve beklentileri birbirinden farklıdır. Böyle olunca da alınan kararlardan veya piyasa hareketlerinden farklı şekilde etkilenirler.
İhracatçılar döviz kurlarının daha fazla düşmesini istememektedir. Çünkü ihracattan sağladıkları gelir azalmakta, rekabet güçleri düşmektedir. Zaten, sürekli artan petrol fiyatları maliyetlerini yükseltmektedir. Dış talep zayıftır. İç talebi düşen ülkeler bu açığı kapatmak için dış piyasalara yönelmekte ve rekabet yoğunlaşmaktadır. Yeni pazarlar bulmak hem zaman almaktadır hem de daha büyük riskler taşımaktadır. Türkiye’nin Nisan ayı ihracatı, geçen yılın aynı ayına göre % 2,9 oranında bir azalış göstermiştir. Gerçi yılın ilk dört ayı itibariyle ihracat, geçen yılın aynı dönemine kıyasla % 5,9 luk bir yükselişe işaret etmektedir ama, bu yılın ihracat açısından kolay geçmeyeceğini söylemek mümkündür.
Merkez Bankası ise döviz fiyatlarının fazla yükselmesini istememektedir. Çünkü böyle bir durumda enflasyon da yükselecektir. Merkez Bankası, % 5 ila % 11,50 arasında değişen faiz koridoru ( 1 haftalık repo ihale faizi) uygulamasıyla piyasaya vereceği para miktarını ve faizi her gün değiştirebilmektedir. Elbette bu durum piyasada bir belirsizliğe yol açmaktadır ama amaç enflasyonun kontrolüdür. Merkez Bankası bu oynaklığı küresel fon akımlarının hareketine göre ayarladıklarını söylemektedir. Nitekim sıcak paranın ülkeyi terk etmesi istenmemektedir. Çünkü döviz arzının azalması, fiyatlarını yükseltecek ve enflasyonu yukarı çekecektir.
Orta Vadeli Programda 2012 yılı için enflasyon % 5,2 dir. Ancak Merkez Bankası son açıklamaları ile bu yıl için enflasyon tahminini orta noktası % 6,5 olmak üzere % 5,3 ila % 7,7 aralığı olarak belirlemiştir. Halen yıllık enflasyon çift hanelidir ve yıl sonunda % 6,5 düzeyine nasıl inileceği konusunda kuşkular bulunmaktadır. Orta vadeli Programda öngörülen % 5,2 lik hedef ise artık konuşulmamaktadır.
Anladığımız kadarıyla Merkez Bankası’nın beklentileri şu gerekçelere dayanmaktadır.
Petrol fiyatları daha fazla yükselmeyecektir.
Bu bir bilinmeyendir ve petrol üretim bölgelerindeki karışıklıkların sona ermesine bağlıdır. İran, Irak ve Libya gibi ülkelerdeki gelişmeler yakından izlenecektir. Türkiye’nin yıllık enerji ithalat faturası 65-70 milyar dolar arasındadır. Bu itibarla enerji piyasalarındaki gelişmeler son derece önemlidir.
Arz bir sorun olmayacaktır. Çünkü büyüme zaten kontrol altındadır. Son iki yılda % 8,5- 9 aralığında büyüyen ülkemizde 2012 yılı büyüme hedefi Orta Vadeli Programda % 4 olarak verilmiştir. İç talep zaten azalmaktadır. Döviz kurlarının daha fazla düşmesine izin verilmez ise, yani ithalat pahalı hale getirilmezse arz sorunu ortaya çıkmayacaktır. Talep azalırken, arz azalmıyorsa, fiyat artışları da sınırlı olacaktır. İhracatçıların, kur politikası konusundaki görüşlerine yukarıda değinmiştik. Büyüme oranının düşmesi ise, istihdam hacmini olumsuz yönde etkileyecektir.
İşlenmemiş gıda fiyatları mevsimsel nedenlerle gerileyecektir.
Bu öngörü, iklim şartlarında anormal bir olumsuzluk yaşanmazsa gerçekleşebilir ancak enflasyon düzeyine etkisi şimdiden tahmin edilemez.
2011 Mayıs ayında aylık enflasyon artışı % 2,4 tü. Bu yıl böyle bir artış beklenmemektedir. Yani baz etkisiyle enflasyon daha düşük çıkacaktır. Bu doğaldır.
Türkiye artık bir kapalı ekonomi değildir ve dünya ile birlikte hareket etmektedir. Küresel piyasalardaki olumlu veya olumsuz gelişmelerden etkilenmektedir. Gelişmeleri ise bugünden tahmin etmek son derece zordur. Küresel bazda parasal genişleme olup olmayacağı, petrol fiyatlarının hangi düzeyde gerçekleşeceği, bölgesel siyasi krizlerin alacağı şekil, emtia fiyatları, Avrupa pazarlarındaki istikrar ve daha birçok etken önümüzdeki dönemin belirleyicileri olacaktır.
ŞEVKET ÖZÜGERGİN |