ŞEVKET ÖZÜGERGİN
BÜYÜMEDE GAZ VE FREN, İHRACATTA ALTIN İki konu ekonomik gündemi bir süre daha işgal edeceğe benzemektedir. Bunlardan birincisi ekonomik büyümede gaz mı vermeliyiz, frene mi basmalıyız ? konusu diğeri ise ihracatımızı değerlendirirken altın ihracatını dikkate alıp almamakla ilgili tartışmalardır. Birinci konuyu ele alalım. Herkes ekonominin büyümesini hem de en yüksek hızla büyümesini istemektedir. Büyüme ekonominin canlanması, refahın artması, istihdam hacminin yükselmesi demektir. Ancak büyüme hızı kendi kendine oluşan bir gösterge değildir ve hem iç ve hem de dış faktörlerin doğrudan etkisi altındadır. Türkiye’de büyümenin dinamikleri iç tüketim ve yatırım harcamaları yani iç talebin ve dış piyasalardaki gelişmeler yani dış talebin durumudur. Bu dinamikleri dikkate almadan belirlenecek büyüme stratejilerinin, dış ticaret ve cari açıklara sebep olacağı ve dış kaynak sorunu yaratacağı bilinmektedir. Bu durum geçtiğimiz son iki yılda da yaşanmıştır. Türkiye’de iç talepte açık bir durgunluk yaşanmaktadır. Hem yatırım ve hem de tüketim harcamalarında daralma görülmektedir. Bütçede açık vardır ve bu açık zamlar ve ek vergilerle kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu gelişme de iç talebi kısıcı niteliktedir. Ekonomi yönetimi de iç talebin fazla hızlanmasından yana görünmemektedir. Bu durumda iç talep artışının, hızlı büyümenin kaynağını oluşturmasını beklemek gerçekçi değildir. Ancak hep söylediğimiz gibi, izlenecek politikalar sonuçta bir tercih meselesidir. Faiz hadlerini hızla geri çekmek, piyasalara bol likidite aktarmak, kamu harcamalarını arttırmak ve bu yolla yüksek büyüme hızı sağlamak mümkündür. Elbette ortaya yeniden bir dış finansman ve enflasyon artışı gibi sorunların çıkması ihtimali de göz ardı edilmemelidir. Büyüme hızının belirlenmesinde diğer faktör ihracatımızın yöneleceği dış pazarların durumudur. İhracat elbette en sağlıklı döviz kaynağıdır ancak ihracat artışı malınızın kalitesine, fiyatına, teslim şartlarına, ödeme şekillerine ve arz istikrarına bağlıdır. Bunların yanında ihracatın yöneleceği pazarların büyüklüğü, satın alma gücü, rakiplerinizin rekabet gücü gibi unsurlar da önemlidir. Avrupa dahil, ihracatımızın yöneldiği bir çok pazarda daralma sürmektedir. Kabul edelim ki, vazgeçilmez ihraç ürünlerimizin sayısı da fazla değildir. Bu şartlarda ve en azından kısa vadede, ihracatımızın çok hızlı bir büyümeyi destekleyebilecek bir durumu yoktur. O zaman tartışılacak konu şudur. Ya önceden çok hızlı bir büyüme hedefi koyarız, iç talebi buna göre arttırırız, ihracat artışı için ek önlemler alırız, dış kaynak ihtiyacını bir şekilde karşılamaya çalışırız ancak enflasyon ve finansman sorunları ile karşılaşmayı da göze alırız ya da mevcut kaynaklarımıza uygun bir büyüme modeli ve hızı seçeriz. Gündemin ikinci konusu ihracatın yapısı ile ilgilidir. Bazı çevreler altın ihracatını dışlayarak bir ihracat değerlendirmesi yapılmasının daha gerçekçi olacağını öne sürmektedir.
Altın ihracatının son aylarda büyük bir artış gösterdiği doğrudur. Altın, toplam ihracat rakamlarından ayrı tutulduğunda, 8 aylık ihracat artışı % 12,8 değil, % 3,1 dir. Dış ticaret açığı 56,6 milyar dolar değil, 59,6 milyar dolardır. İhracatın ithalatı karşılama oranı % 63,9 değil, % 60,3 tür. 8 aylık yıllık ihracat miktarı 100 milyar dolar değil, 91 milyar dolardır. Altın ihracatı hariç tutulduğunda, ihracatta düşme eğilimi gözlenmektedir. Ancak sonuçta altın da bir ihraç ürünüdür ve toplam ihracat içinde yer alması ve toplam ihracat içinde değerlendirilmesi doğaldır. Bununla beraber, Türkiye önde gelen bir altın üreticisi değildir. Piyasaya bol miktarda altın sürülmesi konjonktürel bir olaydır ve etkisi geçicidir. Bu itibarla büyümeyi finanse edebilecek sağlam bir kaynak olarak düşünülmemelidir. |
|
|
Ekleme Tarihi 02.10.2012 |
|
Ekleyen Kişi Şevket Özügergin
Etiketler: Şevket ÖZÜGERGİN, Büyümede Gaz Ve Fren, İhracatta Altın
|
|
|
|
|