ŞEVKET ÖZÜGERGİN
TASARRUFLAR NERELERDE DEĞERLENDİRİLMELİ? Türkiye’de tasarruf sahiplerinin yatırım araçları uzun yıllardır değişmemiştir. Tasarruflar ya TL ya da dövize yatırımlara yönelmiştir. Nitekim bu iki tip yatırıma giden kaynakların toplam tasarrufların ve finansal varlıkların içindeki payı % 90 civarındadır. Ancak son zamanlarda bu iki yatırım aracının getirisi de negatife yöneldiğinden tasarruf sahipleri alternatif yatırım alanı arayışı içine girmişlerdir. Bir başka ifadeyle “paradan para kazanma” dönemi şimdilerde sona ermiş gibi görünmektedir. Örnekler verelim: TL mevduatındaki ortalama vade 3 ay ve daha altıdır. 3 aylık mevduat faizi ortalama % 8 dir ve % 15 oranında stopaja tabidir. Net getiri % 6,8’ dir ve beklenen enflasyonun ya altında kalacaktır veya en iyi ihtimalle reel getirisi sıfıra yakın olacaktır. Kaldı ki, faizlerin daha da gerileyeceği yolunda beklentiler vardır. Döviz değerlerindeki gelişmeler dolar ve euro’dan oluşan ve adına döviz sepeti denilen bir sistemle ölçülür. Bu yılın ilk 10 ayında sepet değerindeki kayıp % 10 civarındadır. Üstelik, Merkez Bankası, ihracatı pahalı, ithalatı daha ucuz hale getirmemek için TL’nin değerinin fazla artmasını istememekte ve kur politikasını buna göre düzenlemektedir. TL’nin fazla değerlenmesi dış borçla yatırım ve üretim yapan işletmeleri de kur farkı dolayısıyla zarara sokacaktır. Çünkü, özel sektör dış borçlarının % 37 si kısa vadelidir. FİTCH’ten sonra bir başka derecelendirme kuruluşu da ülkemizin notunu “ yatırım yapılabilir” düzeye çıkarırsa, yabancı kaynak girişi daha da hızlanacak ve döviz arzı arttıkça değeri düşecektir. Merkez Bankası, bu duruma karşı önlem alma peşindedir. Bir alternatif yatırım aracı gibi görünen Hazine Bonolarında durum farklı değildir. Bono faizleri hızla düşmektedir.% 10 stopajdan sonra net getiri % 5,5-6,0 arasındadır. Bu yıl beklenen enflasyon daha yüksektir. Gelecekteki getiri beklentisi faiz ve enflasyon düzeylerindeki gelişmelere bağlı olacaktır ama,çok umut verici de değildir. Hisse senetleri olumlu bir yatırım aracı gibi durmaktadır. Karlı bir dönem geçirmiştir. Ancak Borsa’da yabancı hakimiyeti vardır. Ne zaman kar satışlarına geçecekleri veya çıkacakları bilinemez. Kaynakları sıcak paradır.2011 yılının tamamında ülkemize tahvil ve hisse senedi almak için gelen sıcak para 19,2 milyar dolar iken,bu yılın ilk 10 ayında 25 milyar doları bulmuştur.Kısacası,hisse senetleri karlı ancak risklidir. Özel sektör tahvilleri de karlı yatırımlardandır. Şimdilik bankalar ve büyük şirketler öncülük etmektedir. İyi seçim yapıldığı takdirde, riski daha azdır. Kredi faizinden düşük, mevduat faizinden yüksek bir getiri sağlayabilir. Bireysel Emeklilik Fonları, son zamanlarda giderek yaygınlaşmaktadır. Yılbaşından itibaren devlet te,asgari ücreti geçmemek kaydıyla,% 25 oranında katkıda bulunacaktır. Ancak 10 yıllık bekleme süresi, hızla değişen ekonomik koşullar dikkate alındığında, uzun bulunduğundan hak ettiği yeri bulamamaktadır. Elbette tasarrufların yatırımlara ve üretime dönüşmesi en tercih edilen yatırım aracıdır. Ancak bu, ihracat imkanlarının artmasına ve iç talebin yükselmesine bağlıdır. Dış piyasaların durumu ihracat artışını sınırlı kılmakta, ekonomi yönetimi de carı açığı yeniden arttırabileceği endişesiyle iç talebin fazla artışını istememektedir. Yine de konut ve inşaat sektörüne yatırımlar artış göstermektedir. Konut arzı arttığı halde, fiyatların gerilememesi bunu göstermektedir. İç tüketimin artmasını ise bankalar verdikleri konut ve tüketici kredileri ile desteklemektedir. Öyle görülüyor ki, kısa vadede, özel sektör yatırım fonları, gayrimenkul yatırımları ve iç tüketim daha ağırlıklı yatırım alanları olacaktır. |