Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 21 Kasım 2024 Perşembe
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Yazarlarimiz » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

 
 
ŞEVKET ÖZÜGERGİN



 
 
DÜNYA EKONOMİLERİNDE BİR GEZİNTİ



Küresel finansal krizden bu yana 5 yıl geçti. Ancak etkileri halen ortadan kaldırılamadı.Dünyanın belli başlı ekonomilerinde büyüme ve işsizlik sorunları halen tam olarak çözülemedi Doğrusunu isterseniz, bu sorunların nasıl çözüleceği konusunda da halen bir mutabakata varılmış değil. Şimdiye kadar uygulanan ve uygulanmaya devam edilen çözüm yolu, düşük faiz ve parasal genişleme olarak görülmektedir. Bu politikanın esasını şu şekilde özetlemek mümkündür. Piyasalara para basarak bol kaynak verilecek, faizler düşürülecek ve düşük tutulacak, bol para arzı bir ölçüde enflasyona sebep olacak, faizler enflasyon düzeyinin altında kalacak yani negatif reel faiz ortamı yaratılacak, tasarruf reel gelir getiremez durumda kalınca insanlar tasarruf etmek yerine yatırım ve tüketim harcamalarını arttıracak ve böylece ekonomi canlanacak, büyüme hızı artacak ve ek istihdam yaratılacaktır.



Şimdi dünyanın en büyük ekonomilerindeki gelişmelere bakalım.

ABD’nin ekonomik açıdan kendini toparlamaya başladığını söyleyebiliriz.

Geçen yıl büyüme % 2,2 idi. Bu yıl 2’nin altına inmesi bekleniyordu. Ancak hem istihdam hem de emlak piyasalarında canlanma başladı. Büyüme tahmini yeniden %2’nin üzerine çıktı. Bu beklenti, FED in parasal genişlemeyi sonuçlandırabileceği tartışmasıyla birleşince dünyanın en büyük ekonomisi ABD yeniden çekim merkezi oldu. Dolar güçlendi. Hazine kağıtlarının faizleri yükseldi. Piyasa faizleri de yükselmeye başladı.

%7,7ye gerileyen işsizlik oranı kriz başladıktan sonra en düşük seviyedir. Borsalar yükselmeye başladı.Daha alınacak çok mesafenin olduğu doğrudur ama ABD de normalleşmenin başladığını söylemek de mümkündür

Kriz döneminde kaybedilen tüketici/yatırımcı güveninin yeniden kazanılmaya başlandığı anlaşılmaktadır.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin’dir. Ülke genelde % 10’nun üzerinde bir büyüme hızına sahiptir. 2012 yılında ise büyüme hızı % 7,8 e gerilemiştir. 2013 yılında ise büyüme hızı % 7,5 olarak beklenmektedir. Büyüme hızındaki gerilemenin temel nedeni, Çin’in ana ,ihracat pazarları olan ABD ve Avrupa’daki ekonomik durumdur.

Çin, ihracat pazarlarındaki kaybını, iç talebi arttırarak kapatmaya çalışmaktadır. Bu da bütçe açıklarının giderek artmasına sebep olmaktadır.

ABD ve AB pazarları genişlemediği sürece Çin’deki sıkıntının sürmesi ihtimali yüksektir. Her şeye rağmen Çin’deki işsizlik oranı % 4,1 ile ABD ve AB ülkeleri ile mukayese edildiğinde oldukça düşüktür.

Dünyanın en büyük 3. Ekonomisine sahip Japonya da krizi daha çok para basarak ve faiz hadlerini düşük tutarak çözme politikasını uygulamıştır Ancak görüldüğü kadarıyla büyüme bir yana,resesyona girilmiştir ve bu durumdan yine ve daha fazla para basarak kurtulmanın yolları aranmaktadır.

Özel sektörün tasarruf hacmi azaltılamamıştır. Enflasyon hedefi % 1’den % 2’ye çıkarılmış ancak fiyatlarda düşme beklentisi kırılamamıştır. 1990’ların başlarında en az borçlu olan 

Japon kamu kesimi şimdilerde en fazla borçlu olan kamu kesimi haline gelmiştir Bu duruma gelinmesinde siyasetçilerin, alınacak önlemler konusunda anlaşamamalarının da etkisi olduğu bilinmektedir.Bir başka neden de geçen yıl yaşanan nükleer afet ve tsunaminin verdiği zararlardır.

Küresel krizden en çok etkilenen ekonomik bölge olarak AB’ni göstermek yanlış olmayacaktır.

Bölgenin en önemli sorunları kamu borcu, işsizlik ve ekonomik daralmadır.

AB kriterlerine göre kamu borcunun milli gelire oranı %60 ı ve bütçe açığının milli gelire oranı % 3 ü geçmemelidir. Ancak bu kriterlere uyan AB ülkesi yok gibidir.

Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, Euro Bölgesi ülkelerinin 2010 yılında kamu borçlarının GSYH'ye oranı ortalama yüzde 85 seviyesindeyken, bu rakam 2012 sonu itibariyle yüzde 93'e çıkmıştır.ı. Söz konusu rakamın 2013'te de yaklaşık yüzde 95'e ulaşması beklenmektedir..

AB Komisyonu'nun Kış Ekonomik Tahminler Raporu da Euro Bölgesi'nin ekonomik performansı hakkında negatif bir görüntü çizmektedir. Raporda, Euro Bölgesi'nin 2012 yılında yüzde -0,4 beklenen küçülme oranı yüzde -0,6'ya indirilmiş ve Euro Bölgesi'nin bu yılki büyüme beklentisi de 0,1'den -0,3'e revize edilmiştir.

Euro Bölgesi'nin en önemli sorunlarından işsizlik oranı da Ocak ayında yüzde 11,9'la tarihinin en yüksek düzeyine çıkmıştır.. Euro Bölgesi'nde işsizlik oranı geçen yıl sonunda yüzde 11,8 ve bir yıl önce yüzde 10,8 düzeyindeydi.

İşsizlik oranları Yunanistan'da yüzde 27 ve İspanya'da yüzde 26,2'ye kadar tırmanırken, borç krizindeki diğer ülkelerden Portekiz yüzde 17,6, Kıbrıs Rum kesimi ve İrlanda yüzde 14,7'yle ön sıralarda yer almaktadır.

Türkiye’nin durumu ise yukarıda söz ettiğimiz ülkelerle mukayese edildiğinde bir ayrışma göstermektedir. Diğer bütün ülkeler ekonomik büyüme hızlarını arttırmaya çalışırken Türkiye, cari açığın kontrolü ve finansal istikrarın bozulmaması için küçülme ya da bir başka deyişle ‘dengeli büyüme’ modelini seçmiştir. Tartışılan konu sözkonusu dengenin hangi noktada kurulabileceğidir. Tahminler büyüme ,cari açık ve finansal istikrar üçlemesinde,büyüme faktörünün öncelik kazanacağı şeklindedir.

Ekleme Tarihi
20.03.2013
Ekleyen Kişi
Şevket Özügergin
Etiketler: Dünya Ekonomilerinde Bir Gezinti,ŞEVKET ÖZÜGERGİN


Paylaş | |
 DİĞER YAZILARI