ŞEVKET ÖZÜGERGİN
PARASAL GENİŞLEME SONA ERERSE NE OLUR?
Beş yıl kadar önce başlayan ve etkisini halen sürdüren finansal krizin verdiği hasarın yumuşatılması ve ekonomik büyümenin yeniden sağlanması için gelişmiş ülkelerin uyguladığı temel ekonomik politika, parasal genişleme ve faiz hadlerinin düşük tutulması olmuştur. Bu politikanın gelişmiş ülkeler açısından ne ölçüde fayda sağladığı tartışılabilir ama gelişmekte olan ülkelere ve bu arada Türkiye’ye olumlu katkısının daha fazla olduğunu söylemek mümkündür.
Gelişmiş ülkelerde ve özellikle ABD ve Japonya’da likidite bolluğu yanında faizler sıfıra kadar gerileyince, yabancı fonlar gelişmekte olan ülkelere yönelmiştir. Çünkü bu ülkeler krizden daha az etkilenmişlerdir, daha hızlı büyümektedirler, daha az risk taşımaktadırlar ve getirileri gelişmişlere nazaran oldukça yüksektir.
Bu yabancı fonlar gelişme yolundaki ülkelerin büyümesine de olumlu katkılarda bulunmuşlardır. Nitekim, Türkiye 2010 ve 2011 yıllarındaki yüksek büyümesinin finansmanını geniş ölçüde bu kaynaklarla yapmıştır. 2012 yılında ise, yüksek büyüme hızı, cari açığı daha da arttırabilir endişesiyle frene basılmış ve büyüme hızı % 2,2’ye kadar düşmüştür. Sebep finansal kaynak sıkıntısı değildir. 2012 yılında cari açık 47,5 milyar dolar iken, ülkeye giren dış kaynak 76 milyar dolardır. Cari açığın finansmanında kullanılan miktardan kalan bölüm Merkez Bankası’nın rezerv artışında kullanılmıştır. 2013 yılında da, dış kaynak bulmakta zorluk yoktur. Bankalar ve şirketler bol ve ucuz dış kaynak bulmakta zorlanmamaktadır. Özellikle, derecelendirme kuruluşlarından ‘ yatırım yapılabilir’notu alan Türkiye için kaynak bulmak oldukça kolaydır.
Ancak şimdilerde başta ABD olmak üzere para piyasalarında ‘ parasal genişlemenin’ daha ne kadar süreceği tartışılmaktadır. ABD Merkez Bankası(FED) Başkanı Bernanke ‘ekonomik durgunluk sona erinceye kadar parasal genişleme sürecektir ancak eğer bir iyileşme görürsek tahvil alım hızımızı bir adım azaltabiliriz’ mesajını vermiştir. Parasal genişleme politikasına çok kısa vadede bir son verilmesi beklenmemektedir ama aşama aşama azaltılacağı ve yeni dengelerin ortaya çıkacağı bellidir.
İşte telaş bu noktada başlamaktadır.
Parasal genişleme politikasının sona ermesi gelişmekte olan ülkelere kaynak akışını yavaşlatacaktır. Büyüme hızları düşecektir. Bu ülkeler daha riskli hale gelecekler ve kaynak çıkışlarına sahne olabileceklerdir. Çıkışlara engel olmak ve yeni kaynak bulmak için daha yüksek faiz ödemek zorunda kalabileceklerdir. Dış borçların geri ödenmesinde zorlanacaklardır.
Kabul etmek gerekir ki, bol ve ucuz kaynakların önemli bir bölümü, yapısal değişikliklerin, uzun vadeli yatırımların ve reel sektörün finansmanın da kullanılmamıştır. Ucuz ve bol paranın çoğu, bir ekonomistin deyişiyle’ ekonomisi büyümeyen, şirketleri kazanmayan ülkelerin borsalarına gitmiştir’. Varlık balonları şiştikçe şişmiştir. Uzun vadeli ve yüksek faizli borçlar, bol ve ucuz parayla ödenmiş likidite bolluğu, yeni ve kalıcı, ileri teknoloji üreten istihdam yaratan yatırımların finansmanında kullanılmayınca , işsizlik te azalmamıştır.
Bol ve uygun koşullu kaynaklara rağmen ekonomilerin canlanamamasının ana nedeni de belki de bu tür yanlış tercihlerdir.
|