Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 21 Kasım 2024 Perşembe
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Yazarlarimiz » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

 

 
 Şevket Özügergin
 
 
 
 
PARASAL GENİŞLEMENİN SONA ERMESİ VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE ETKİLERİ



Belli başlı bütün piyasalar ABD Merkez Bankası’nın(FED) son finansal krizin başlamasından bu yana sürdürdüğü parasal genişleme politikasını daha ne kadar devam ettireceğine kilitlenmiş görünmektedir. Genel kanı, parasal kısıtlamanın Eylül ayında başlayacağı şeklindedir. FED’in politika değişikliği için öngördüğü şartlar bellidir. ABD’de işsizliğin kalıcı olarak düşmeye başladığının anlaşılması ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme hızına ulaşılması. Açıklanan ABD ekonomik verileri, henüz tam olmasa bile, bu şartların yerine getirilmesi yolunda ciddi mesafeler alındığını göstermektedir.



FED’in parasal genişlemeyi kısmaya başlamasının etkileri ise şu şekilde özetlenebilir.



Son yıllarda bol ve uygun şartlı dış kaynak bulmakta zorlanmayan gelişme yolundaki ülkeler bu politikadan etkilenebilir. Piyasalarından sermaye çıkışları hızlanabilir. Yeni sermaye girişleri yavaşlayabilir ve kaynak maliyetleri yükselebilir.



Parasal genişleme politikasının bazı faydaları da olabilir. Böyle bir politika ABD ekonomisinin durgunluğu atlattığı anlamına gelir, dış talep genişler, büyümesi ihracat kaynaklı olan ülkeler, örneğin Çin, bu durumdan olumlu yönde etkilenir.



ABD ekonomisinin düzelmesi, Japonya ve AB piyasalarının da canlanmasına yardımcı olur.

FED’in genişleme politikasına son vermesiyle birlikte gelişme yolundaki ülkelerden sermaye çıkacağı bellidir. Ancak hangi ülkeden ne kadar kaynağın çıkacağı ve hangi ülkeye ne ölçüde zarar vereceği, o ülkenin dış kaynağa olan ihtiyacına, güvenilirliğine ve karlılığına bağlı olacaktır.



Türkiye, büyümesinin finansmanında geniş ölçüde dış kaynaklara bağımlıdır. İhracat gelirleri ve doğrudan yabancı yatırımların katkıları sınırlı kaldığından, kısa vadeli sermaye girişleri(sıcak para) büyümenin finansmanında büyük rol oynamaktadır. Sıcak para yatırımcıları için önemli olan giriş sırasında faizlerin yüksek olması kurların ise girerken yüksek, çıkarken düşük olmasıdır. Bu itibarla kaynak getirirken yüksek faiz isterler. Zaten geliş sebepleri kar etmektir. Ancak halen ellerinde büyük miktarda tahvil ve bono gibi, kamu kağıtları tutanlar faizlerin yükselmesinden zarar görürler. Çünkü, ancak ellerindeki kağıtları, kamudan elde edecekleri gelirin altında bir fiyatla satmak durumunda kar edebilirler. Hisse senetlerine yatırım yapmış olanların ise, hisse fiyatlarının düşmesinden hoşlanmayacakları açıktır.



Türkiye,2010 ve 2011 yıllarında büyük bir ekonomik büyüme hızına ulaşmış, dış kaynak bulmakta zorlanmamış ancak önemli ölçüde cari açık vermiştir. 2012 yılında da dış kaynakta sıkıntısı çekmemiş ancak cari açığı sınırlamak için büyüme hızını % 2 lere kadar indirmiştir. 2013 yılının ilk çeyreğindeki büyüme hızı % 3’ tür ve yıl sonunda % 4 lere yükselmesi beklenmektedir. Seçim takvimi göz önünde tutulduğunda, büyüme ile cari açık arasındaki tercihin, büyüme lehine kullanılması beklenebilir. Bu tercihte, FED’in politikaları da ağırlık kazanacaktır.



Yabancı yatırımcının, yatırım kararı alırken dikkate alacağı bir diğer husus, iç ekonomik ve siyasal istikrardır. Böyle bir kalıcı istikrarın sağlanamadığı bir ülkeye ekonomik büyümeyi finanse edecek dış kaynak gelmesi, büyük projelere finansman desteği sağlanması ve bütün bunların makul düzeyde bir maliyetle gerçekleştirilmesi çok zordur. 

Ekleme Tarihi
14.06.2013
Ekleyen Kişi
Şevket Özügergin
Etiketler:  Şevket Özügergin


Paylaş | |
 DİĞER YAZILARI