AMERİKAN MERKEZ BANKASI(FED)-AVRUPA MERKEZ BANKASI(ECB) ve TCMB
Avrupa’nın tam anlamıyla toparlanamaması ve ABD Merkez Bankası’nın (FED) ileriye dönük politikasının netleşmemesi, bütün ekonomilerde ve özellikle de gelişme yolundaki ülkelerde belirsizlik ve kararsızlık yaratmaya devam etmektedir.
Avrupa’nın durumu kriz dönemine göre daha iyidir. Finans piyasalarında beklentiler olumluya dönmüştür. Büyüme işaretleri görünmektedir ama kalıcılığı tartışılır haldedir. İşsizlik önlenememektedir.
Euro Bölgesindeki bankaların tek elden ve Avrupa Merkez Bankası’nca düzenlenmesi, gözetlenmesi ve denetlenmesi kabul edilmiştir. Bir başka ifade ile parasal birlik için bir reform yapılmasına çalışılmaktadır. Sermaye eksikliği olan bankalara ek sermaye konulması, bazı bankaların batmasına izin verilmesi ve ortaya çıkacak zararın karşılanması için bir ortak fon oluşturulması öngörülmektedir ama fonun kaynakları hakkında bir mutabakat yoktur. Kuzey Ülkeleri ve başta Almanya, fonun yükünün kendi üzerlerinde kalmasını istememektedir. Özetle, Avrupa’nın durumu önceki yıllara göre daha iyidir ama krizden çıkıldığını söylemek için vakit erkendir.
Avrupa ülkeleri hem ihracatımız ve hem de doğrudan yabancı yatırımlar açısından çok önemlidir. Bu ülkelerin ekonomik açıdan düzlüğe çıkamaması bizi de olumsuz yönde etkilemektedir.
FED’in politikaları ise tam bir belirsizlik yaratmakta ve farklı yorumlara yol açmaktadır.
Banka’nın açıklamaları düz bir yoruma tabi tutulursa, her ay yapılan 85 milyar dolarlık tahvil alımları devam edecektir. Politika değişikliği için daha fazla ekonomik veri gereklidir. Bu durumda parasal genişleme politikasından çıkış en erken gelecek yılın ilk çeyreğinden sonra başlayacak ve faiz artışları 2015 yılından sonra uygulamaya girecektir. Yani bol ve ucuz para dönemi daha bir süre devam edecektir. Türkiye dahil gelişme yolundaki ülkeler için bu bir avantajdır, Çünkü büyümelerini finanse etmekte ve cari açıklarını kapatmakta zorlanmayacaklardır.
Ancak farklı, hatta tam aksi yorumlar da vardır. Buna göre FED, Aralık veya Ocak ayında çıkış stratejisini başlatabilecektir. Bütçe ve borçlanma limiti üzerinde Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasında Aralık ayında bir mutabakat sağlanması halinde, parasal genişlemeden çıkış daha kolay olacaktır. Çünkü ABD ekonomisindeki veriler daha olumlu hale gelebilecektir.
Gerek ABD ve gerekse AB’ndeki gelişmeler doğal olarak Türkiye’yi yakından etkilemektedir. Merkez Bankası, para politikasında bir değişiklik yaparak sıkılaştırmaya ve örtülü bir faiz artışına gitmek zorunda kalmıştır. % 4,5 olan politika faizinden para vermeyi sınırlandırmış ve ağırlığı %6,75 olan koridor faizine vermiştir. Böylece ortalama faizi yaklaşık % 6,5 e yükseltmiştir. Merkez Bankası yıl sonu enflasyon tahminini de %6,2 den, % 6,8 e çıkarmıştır ama birkaç gün sonra yayımlanan Ekim ayı enflasyon rakamları bu tahminlerin gerçekleşmesinin neredeyse imkansız olduğunu göstermiştir.
Bundan sonra olabilecekler bellidir. Türkiye, birçok ülke gibi, FED politikalarının netleşmesini bekleyecektir. Ülkede yapılacak seçimlerin ekonomiye yapacağı etkiyi bekleyecektir. Bölgedeki gerginliğin alacağı şekli bekleyecektir. Ekonomi yönetiminin, karar alırken ne ölçüde gerçekçi davranacağını bekleyecektir.
Ekleme Tarihi 06.11.2013
Ekleyen Kişi Şevket Özügergin
Etiketler: ŞEVKET ÖZÜGERGİN