Sektör farkı gözetmeksizin bütün işletmeler ve hatta hane halkı, 2014 yılı için bütçelerini belirlemeye çalışmaktadır. Bu çalışma elbette her yeni yıla girerken yapılmaktadır ama bu kez farklı bir durum sözkonusudur. Belirsizlik hem ekonomik hem de siyasi alandadır.
Örneğin, işletmeler önümüzdeki dönemde dolar kurunun ne olacağını bilememekte ve dolayısıyla kaynak ihtiyacını tesbit edememektedir. Son haftalarda görülen siyasi gelişmelerin nasılve nerede sonuçlanacağı ve kurları ne ölçüde etkileyeceği tahmin edilememekte ve risk alma iştahını azaltmaktadır. İstikrarsızlığın derinleşmesi halinde Merkez Bankası’nın elinde,döviz satışını arttırmak, faiz hadlerini yükseltmek, piyasaya verdiği TL.’de sıkılaştırmaya gitmek gibi enstrümanlar vardır ama bunların nasıl sonuç verebileceği de ayrı bir tahmin konusudur. Çünkü bu defa olayın bir de dış boyutu vardır. FED kararlarından sonra, dış kaynak bulmak eskisi kadar kolay olmayacaktır. ABD ekonomisi beklenilenden daha iyi bir performans göstermeye başlamıştır. 10 yıllık tahvil faizleri % 3 ün üzerine çıkmıştır ve bu seviyelerde kalacak gibi görünmektedir. 2012 yılında % 2,8 lik bir büyümeyi gerçekleştiren ABD ekonomisinin büyüme hızı 2013 yılının 3. çeyreğinde % 4,1 olmuştur. 2008 de başlayan kriz döneminde çift haneye çıkan işsizlik oranı % 7 ye inmiştir ve % 6,5’uğa kadar gerilemesi beklenmektedir. Bu verilerin pratikteki sonucu şudur. Kriz döneminde daha istikrarlı oldukları, daha fazla kazanç sağladıkları için gelişmekte olan ülkelere akan dış kaynaklar ABD’ye dönebilecektir. Bu durum büyümesini dış kaynaklara bağlayan ülkeler için ciddi bir sorun yaratacaktır. Türkiye, bu ülkelerden biridir. Siyasi arenada belirsizliğin sürmesi ve kısa aralıklarla yapılacak seçimlerin getireceği farklı ortama, bir de kaynak bulma sorunu eklenirse, yatırımlar azalabilir, tüketim kısılabilir, büyümede ana itici güç olan iç talebin kısılması üreticileri zor duruma sokabilir. Büyüme hızı yavaşlayabilir.
Kur artışlarının sürmesinin başka olumsuz yanları da olacaktır. Enflasyon, kurlardaki artışın hızına ve miktarına bağlı olarak yükselecektir. İhraç ürünlerinin bünyesine giren ithal girdilerinin maliyetini yükseltecek ve ithalata bağlı sanayi sektörlerinin rekabet gücü olumsuz yönde etkilenecektir. Enerji faturasının TL karşılığı artacaktır.
Kur artışlarından en fazla etkilenenler, döviz borcu olan devlet ve özel sektördür. Çoğu bankalara ait olmak üzere şirketlerin döviz açığı 164 milyar dolardır. Türkiye’nin toplam 367 milyar dolar olan borcunun 125 milyar dolarlık bölümü 1 yıldan daha düşük vadelidir. Bütün bunların üzerine bir de gelecek yıl 50-60 milyar dolar olarak tahmin edilebilecek cari açığın dış kaynaklarla finanse edilmesi gerekecektir. Bügünkü yapısyla ihracatta, cari açığın finansmanına katkıda bulunacak bir gelişme beklenmemektedir. Zaten ihracatçılar da kur oynaklığından ve bu nedenle planlama yapamamaktan şikayetçidir.
Siyasi ve ekonomik istikrar her dönemde gereklidir ama istikrara olan ihtiyacımız bu günlerde daha fazladır.
Ekleme Tarihi 03.01.2014
Ekleyen Kişi Şevket Özügergin
Etiketler: ŞEVKET ÖZÜGERGİN, makale