ŞEVKET ÖZÜGERGİN
YAKIN GELECEĞİN EKONOMİK DEVİ; ÇİN Çin, önümüzdeki dönemde, özellikle ekonomik açıdan çok yakından izlememiz gereken ülkelerin başında gelmektedir. IMF’in yaptığı değerlendirmelere göre Çin, en geç iki yıl içinde dünyanın en büyük ekonomisi olacaktır. Çin, 4,2 trilyon dolarlık bir ticaret hacmine sahiptir. 2,21 trilyon dolarlık ihracat ve 1,95 trilyon dolarlık ithalat gerçekleştirmektedir. Görüldüğü gibi, dış ticaret fazlası vermektedir. Bu haliyle Çin, dünyanın en büyük ihracatçısıdır ve büyük bir olasılıkla yakın bir zamanda dünyanın en büyük ithalatçısı olacaktır. Büyüme hızı 2011 de % 9,3 ve 2012 de % 7,9 dur.2013 yılında % 7,5 lik bir büyüme hızı planlanmış, gerçekleşme bu hedefin biraz üzerinde ve % 7,7 düzeyinde olmuştur. Büyüme hızındaki gerileme gözle görülür niteliktedir ama yine de, gelişmiş ülkeler içinde elde edilen en yüksek büyüme hızlarından biridir. Büyüme hızındaki gerilemenin en büyük nedeni, ithalatçı ülkelerde ve özellikle ABD’de görülen pazar daralmalarıdır. 2014 yılı büyüme hızı beklentisi % 7,4 tür. Çin Hükümeti. yatırım ve ihracatın azalma riskine karşılık, iç tüketimi teşvik etmeye karar vermiştir. Doğal olarak, Çin’in büyüme hızının gerilemesi, Çin’e ham madde sağlayan ülkeleri olumsuz etkileyecektir. Buna karşılık, tüketim maddeleri ihracatçısı ülkeler için yeni bir fırsat yaratacaktır. Çin’in kişi başına yıllık gelir ortalaması, 2013 yılı itibariyle 4.873 dolardır. Bu rakam, elbette gelişme yolundaki ülkelerin bile ulaştığı düzeyin gerisindedir. Ancak, Çin’in dünyanın en büyük nüfus hacmine sahip olduğu düşünülürse, asgari ihtiyaçların bile karşılanabilir hale gelmiş olmasını, olumlu bir gelişme olarak değerlendirmek gereklidir. Çin, dünyanın en büyük döviz rezervine sahiptir. Rezervin önemli bir bölümü ABD doları cinsindendir. Çin ,zaman zaman, ABD doları yerine bir başka para biriminin, dünya para birimi olmasını önermekte ancak dolar rezevlerinin değer kaybedeceği endişesiyle ve dolar yerine geçebilecek güvenli bir başka paranın olmamasıyla, daha ileri bir adım atamamaktadır. 2013 yılının Ocak-Kasım aylarında ülkeye giren yabancı sermaye 105 milyar dolar civarındadır. Bu girişlerin 6,82 milyar doları AB, 3,16milyar doları ABD ve 91 milyar doları da Asya ülkeleri menşelidir. Çin’in ekonomik politikalar geniş ölçüde eleştiri de almaktadır. Ülke son 20 yıldır adına ‘ sosyalist piyasa ekonomisi’ denilen bir politika ile yönetilmektedir. Yerli piyasalarını çok katı bir biçimde koruma altına almaktadır. Özellikle ABD bu durumu her platformda eleştirmekte ve zaman zaman kısmen de olsa sonuç alabilmektedir. Çin, sık sık damping ve subvansiyon soruşturmalarına hedef olmaktadır. Çin’de güvenlik, çevre, asgari yaşam koşulları gibi kavramlar, Batı ülkelerinde olduğu kadar öncelik taşımadığından, maliyet avantajı sağlamakta ve ek rekabet gücü kazandırmaktadır. Batı, Çin’in bu konulardaki kriterlerini geliştirmesini istemektedir. Çin; Almanya, Irak ve Rusya ile birlikte en önemli ticaret ortaklarımızdan biridir. 2000 yılında 1,44 milyar dolar olan ticaret hacmimiz, 2005 te 7,43 milyar dolara ve 2012 yılında 24 milyar dolara ulaşmıştır. Bununla beraber 2012 yılı ihracatımız 2,83 milyar dolar iken ,ithalatımız 21,29 milyar dolardır. 2103 te de (Ocak-Kasım itibariyle) ihracatımız 3,29 milyar dolar ve 9 aylık ithalatımız 18,5 milyar dolardır. Yani Türkiye, Çin ile ticaretinde sürekli şekilde dış ticaret açığı vermektedir. En büyük ihraç kalemlerimiz, doğal taşlar, krom cevheri, bakır cevheri, kıymetli maden cevheri ve kurşun cevheridir. İthal kalemlerimiz arasında ön sıralarda, bilgi işlem makinaları, telli telefon-telgraf için elektrikli cihazlar, elektrojen gurupları, tv alıcıları, video monitörleri ve oyuncaklar almaktadır. Çin’in Türkiye’de enerji alanında yatırımları ve savunma sanayii sektöründe de girişimleri bulunmaktadır. Türk iş adamları ise, Çin’de alış-veriş merkezleri açarak, tüketim sektöründe faaliyet göstermektedir. Çin, ekonomik ve ticari alanlarda işbirliği yapabileceğimiz potansiyel ülkelerin en önemlilerinden biridir. Uzak Doğu, bizim için çok önemli pazarlardır. Bölgenin satın alma gücü ve teknolojisi giderek gelişmektedir. Avrupa pazarlarına erişebilmek açısından Türkiye, Çin için en uygun ülkedir. Bu amaçla ortak girişimler için verimli yatırım ortamları hazırlamak gereklidir.
En doğrusu, Çin ile ekonomik ve ticari ilişkilerimizin geleceği için özel ve kapsamlı, bütüncül bir proje hazırlamak ve uygulamaya başlamaktır. |