‘’DÜNYA SÜT GÜNÜ’’ KUTLU OLSUN
Sağlıklı beslenme yaşamımızın daha kaliteli ve uzun olması açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle doğru ve vücudumuzun ihtiyacı olan besinleri almak hayati önem taşımaktadır. Genel anlamda besinler dört guruba ayrılmaktadır. Bunlar, süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri, sebze ve meyveler ile ekmek ve tahıllardan oluşmaktadır. Söz konusu bu besinlerden süt ve süt ürünleri protein, kalsiyum, fosfor, B2 ve B12 vitaminleri olmak üzere birçok besin öğesini önemli ölçüde ihtiva etmektedir. Bu nedenle özellikle çocuklar her gün bu gruptaki besinleri tüketmek zorundadır. Büyüme ve gelişim dönemindeki çocukların süt ürünlerini tüketmesi ileride görülecek osteoporaz (kemik erimesi) hastalığından korunmada da çok önemlidir.
Bu yıl 55. sini kutlayacağımız dünya süt günü yaklaşırken ülkemizde süt sektörünün ne durumda olduğundan da kısaca bahsetmekte fayda var. Ülkemizde süt ürünleri yaklaşık 12,5 milyon ton üretimle gıda sanayinin en önemli kollarından birisini oluşturmaktadır. Gıda sanayinde en çok büyüme süt ve yem endüstrisinde olmaktadır. Bu büyümeye rağmen süt sektörünün birçok sorunu söz konusudur. Bunların başında, - Sektörde gerekli teknolojilerin kullanılamaması, - Küçükbaş sütçülüğün hala geleneksel metotlarla yapılması, - Kayıt dışı sütçülüğün hala yaygın olması, -Örgütlenmelerin sağlanamaması, - Devlet desteklemelerinin ve Fiyat istikrarının sağlanamaması, sayılabilir. Ülkemizde maalesef hala sokak sütçülüğü yaygındır ve bu rakam % 40 civarındadır. Bu nedenle içme sütü ile ilgili olarak sağlıklı bir öngörü ve çalışma yapmak oldukça güçtür. Ancak TÜİK in verilerine göre kişi başına yıllık süt tüketimimiz 24 litredir. Bu aylık kişi başına 2 litre civarında süt tükettiğimiz anlamına gelir ki bu oldukça düşük bir rakamdır. Örneğin Finlandiya da yıllık süt tüketimi kişi başına 139 litre, İngiltere de 100 litre ve İtalya da 63 litredir. Görüldüğü gibi söz konusu bu ülkeler ortalama olarak 4 katımız daha fazla süt tüketmektedir. Avrupa ülkesi olan Finlandiya da insanlar günlük yarım litreye yakın süt tüketmektedirler. Ülkemiz sığır sayısı bakımından 200 ülke arasında 27. sırada yer almasına, sağılan inek sayısı bakımından 10. sırada yer almasına karşın, inek başına yıllık süt üretimi bakımından 72. (1709kg/yıl) sırada yer almaktadır. Kuşkusuz bu duruma modern ve bilinçli sütçülüğün yaygın olmaması, kaliteli yem üretiminin eksik oluşu vb birçok etken neden olmaktadır.
Süt üretiminin artması dolaylı olarak et üretimi yani besiciliği de artırmaktadır. Dünyada et üretiminde ciddi seviyelere ulaşmış ülkelerde süt üretimi de bir o kadar gelişmiştir. Çünkü, ‘’Anası olmadan Danası olmaz’’ mantalitesi doğru bir mantalitedir. Bu bağlamda ülkemizde özellikle son dönemlerde yaşanan et krizinde de görüldü ki sütçülüğün gelişmemesi besiciliğinde gelişmemesini sağlamaktadır. Yani ithal Anguslar getirileceğine sütçülük geliştirilip teşvik edilseydi gelecek için daha doğru bir karar verilmiş olurdu. Tüm bu olanlara rağmen son birkaç aydır süt fiyatlarında bir düşüş yaşanmakta iken yem fiyatlarında da bir yükselme söz konusudur. Böyle giderse yakın gelecekte bir süt kriziyle de karşı karşıya kalmak kaçınılmazdır. Buna göre gerekli önlemleri almak ve belirli bir politika oluşturmak oldukça önemlidir.
Stratejik bir ürün olan süt üretiminin artırılması ve tüketimin en azından batılı ülkeler seviyesine çıkartılması için öncelikli olarak ilk yapılacak iş ‘’TÜKETİM’’ in artırılmasına yönelik teşvik edici uygulamaları devreye sokmaktır. Bu gerçekleri ve verileri göz önüne alarak süt üretiminin ne denli önemli olduğunu bizlere hatırlatan bu anlamlı gün yani 21 Mayıs Dünya Süt Gününüz kutlu olsun. Umarım bir sonraki Dünya Süt Günü geldiğinde bu yazının bir benzerini yazmak zorunda kalmayız… | 
