Tarım bakanlığının 26 Kasım tarihinde genetiği değiştirilmiş organizmalara yönelik çıkarmış olduğu yönetmelik tüm kesimler tarafından yoğun olarak tartışılmaya devam etmektedir. Konu ile ilgili birçok uzman TV ve benzeri iletişim araçları aracılığıyla kamuoyunu bilgilendirmeye çalışmaktadırlar. Bu bilgilendirmeler yapılırken doğal olarak halk sağlığı ile ilgili olması hasebi ile konu daha çok sağlık açısından tartışılmaktadır. Ancak unutulmaması gereken önemli bir husus da sağlık açısından taşıyabileceği riskler çeşitli çalışmalarla ispatlanmış ve birçok AB ülkesi tarafından hızla yasaklanmaya başlanan GDO ’lu ürünlerin serbest bırakılması ile ilgili yönetmelik niçin apar topar bir anda çıkarılmıştır? Bu sorunun cevabı aslında oldukça basit. Dünyada GDO lu ürünleri pazarlayan firmaların tamamı neredeyse ABD de bulunmaktadır. Özellikle ABD menşeli bir firma dünya pazarının yüzde doksanını elinde bulundurmaktadır. Böyle bir durumda özellikle son birkaç yılda önemli pazarları AB de kaybetmiş olan bu tekelleşmiş firma kendisine yeni pazarlar yaratmak için Türkiye’yi seçmiş olabilir mi acaba… Şayet söz konusu yönetmelik TBMM Tarım, Orman ve Köy işleri komisyonu milletvekillerinin ABD de krallar gibi ağırlanmasından kısa bir süre sonra bir gece yarısı apar topar çıkarılıyorsa insanın aklına yeni pazar için Türkiye nin seçilmiş olduğunu getirebilir. Bu konuyu biraz daha açacak olursak, ABD Tarım bakanlığından bir bürokrat olan Robert Hanson’ un 2005 yılında yayınladığı bir raporda Türkiye ile ilgili olarak çarpıcı tespitler yapılmıştır. Bu tespitler, Türkiye de GDO lu ürünlere karşı bir kamuoyu oluştuğunu buna bağlı olarak GDO lu ürünleri ithal etmek isteyenlerin çekindiği gibi hususlara dikkat çekilmiştir. Raporda tavsiye olaraktan yasanın çıkması için karar vericiler, akademisyen ve üreticileri hedef alan çeşitli lobi çalışmalarının yapılması gerekliliği vurgulanmaktadır. Bu rapordan sonra ülkemizde akademisyen ve bakanlığı kapsayan bazı çalışmalarda gözlenmiştir. Rapor aslında ABD hükümetinin GDO lu ürünleri ülkelerin alıp topraklarına ekmesini sağlamak üzere çeşitli lobi çalışmalarının yapılması gerektiğini vurgulayan önemli bir belgedir. Bu nedenle komisyon milletvekillerinin ABD ziyareti sonrasında bu yasanın tepki olacağının bilinmesine rağmen çıkması ABD lobisinin marifetli bir çalışmaya daha imza attığını kanıtlamaktadır.
GDO lu ürünlerin dünya üzerindeki pazar payı yaklaşık olarak 200 milyar dolarlık bir hacme ulaşmıştır. Bu pazarın 150-180 milyar dolarlık kısmı ABD kaynaklı firmalara ait tir. Böyle bir kriz döneminde pazar kaybeden bir sektör için yeni keriz ülkeler bulmak bir ülke yönetimin en önemli görevleri olması gerekir. Zira ABD de bu nedenle lobi çalışmalarına büyük önem vermekte ve böyle süreçleri başarıyla yürütmektedir.
Türkiye tarımsal biyoteknolojide dünyada sonlarda yer alan ülkelerin başında gelmektedir. GDO lu ürünlerin üretimi de dahil olmak üzere 200 milyar dolarlık pastada 0 (sıfır) düzeyinde yani hiçbir paya sahip değildir. Böyle bir durumda son yıllarda ülkemiz açısından bir fırsat olan Organik Tarım da tehlikeli bir sürece girmiştir. Çünkü dünyada GDO lu ürünlerin ekildiği ve serbest olduğu ülkelerde Organik Tarım sınırlı miktarda yapılabilinmektedir. Şimdi herkes, başta Tarım bakanlığı olmak üzere elini vicdanına koyarsa, şu anda 150-200 milyon dolar potansiyele sahip olduğumuz Organik tarım mı ülkemizin milli menfaatlerine uygun yoksa hiçbir kazancımızın olmadığı sadece tekelleşmiş firmaların ceplerini doldurduğumuz GDO mu ülkemiz çıkarlarına uymaktadır… Bu kıyaslamayı yaparken sadece milli ekonomi bakımında değerlendiriyorum. İnsan sağlığı açısından GDO lu ürünlerle ilgili yapılan fare denemelerinde 3. generasyondan sonra farelerde kısırlaşmaların görüldüğünü, farelerde belli bir süre sonra organ yetmezliği vb birçok sorunun yapılan bilimsel çalışmalarda tespit edildiğini kamuoyunda çok sık dile getirildiği için bahsetmeye gerek görmüyorum.
Arş. Gör. Ahmet KARTALKANAT
KSÜ Ziraat Fakültesi |